﴿ اَلْمُدَبِّرُ - اَلْمُقِيتُ ﴾
MÜDEBBİR
- MUKÎT
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz sizin Rabb’iniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra da arşa istiva eden, işleri evirip-çeviren Allah’tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz.”[1]
el-Halîmî der ki: “Müdebbir, işleri, sonucu güzel olacak şekilde evirip çeviren, idare eden anlamına gelir. Kelime, arka, son gibi anlamlara gelen “dübür” kökünden türemektedir. Dolaysıyla Allah, ilminin bir gereği olarak işlerin sonuçlarına bakar ve ona göre olaylara müdahale eder. Allah, her şeyi daha olmadan önce nasıl olacağını ezeli ilmiyle bilir. Bu yüzden sonucu O’na gizli olan hiçbir şey yoktur.”[2]
Mukît ismi Kur’an’da şöyle geçer: “Allah her şeye azığını verir.”[3]
Mukît, her insana ve hayvana zamanına göre ve peş peşe azığını veren demektir. Allah bütün canlıların rızık ve azıklarını, varlıklarını devam ettirecek şekilde veren, daha sonra da kendileri için belirlediği süre bitince bu azıkları kesip varlıklarına son verendir.”[4]
Mukît ismi bu yönüyle Müdebbir ismiyle ilişkilidir. Çünkü Müdebbir, işleri düzenlemek ve idare etmek anlamındadır. Bu düzen ve idarenin en başında ise, varlıkların yaşamalarını sağlayan azık ve rızkları düzenleme ve bunları zamanında kendilerine ulaştırma işlemi gelir.
Mukît ismi için çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
* Mukît, bir şeyi koruyandır.
* Mukît, her canlıya azığını verecek güçte olandır.
* Mukît, güçlü ve kuvvetli olandır. Buna göre Mukît ismi Allah’ın zatî bir sıfatıdır. Mukît azık veren anlamında olduğunda ise, tıpkı Vehhâb ve Rezzâk isimleri gibi Allah’ın fiilî sıfatları arasında yer alır.[5]
* İbn Abbas, Mukît ismini Muktedir (güç ve kuvvet sahibi) veya amellerin karşılığını veren şeklinde açıklamıştır.
* Mücahid ise bu ismi, şahit olan, gören, hesaplayan şeklinde açıklamıştır.
* Katâde ve İbn Kesir, koruyan şeklinde tanımlamışlardır.
* Mukît, gücü yetendir.
* Mukît, rızık verendir. O, ilmi gereğince takdir ettiği miktarda herkese rızık ve azık verendir.[6]
Allah her varlığa, varlığını sürdürecek kadar azık ulaştırır. Bütün varlıkların rızklarını yalnız kendi düzeni, tedbiri ve hikmeti gereğince dilediği şekilde dağıtır.[7]
Şunu bil ki, azıkların durumu türlü türlüdür. Allah kimi varlıkların azıklarını yiyeceklerden, kimilerinkini zikir ve ibadetten, kimilerinkini de ilâhî keşif ve müşahedeler türünden yaratmıştır.[8] Allah insanı yaratırken ta baştan şöyle buyurmuştur: “Yerde olanların tümünü sizin için yaratan O’dur.”[9]