Övülen ve Yerilen Minnet
Övülen minnet, kulun dünyevî bir amaca kavuşma arzu ve isteği olmadan, sadece Allah rızası için yaptığı iyilik ve bağıştır. Hz. Peygamber şu sözlerinde bu tür minnete vurgu yapmaktadır: “İnsanlar arasında malıyla bana en çok minnet eden (iyilik yapan) Ebû Bekir’dir.” Bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: “Bana, Ebû Kuhafe’nin oğlundan (Hz. Ebû Bekir) daha fazla minnette (iyilikte) bulunan yoktur.”[1] Burada minnet, büyük yardımlar yapmak anlamındadır. Şu âyetler bu anlamı pekiştirmektedir:
“Andolsun ki, Allah mü’minlere lütufta bulunmuştur.”[2]
“Bundan önce siz de böyle idiniz; ancak Allah size lütufta bulundu…”[3]
“Andolsun, biz Musa’ya ve Harun’a lütufta bulunduk.”[4]
“Allah, bize lütufta bulundu ve bizi kavurucu azaptan korudu.”[5]
“Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur…”[6]
Bu âyetlerde geçen minnet sözcüğü gerçek anlamıyla lütufta bulunmak anlamındadır. Bu ise yalnız Allah için geçerlidir. Kullarına böyle büyük lütuflarda bulunan Allah’a, razı oluncaya kadar hamd olsun. Razı olduktan sonra da O’na hamd olsun. Başta da sonda da hamd yalnızca O’na aittir. Övülen bütün bu lütuflar Allah’ın fiilleriyle alakalıdır.[7]
Yerilen minnet ise, insanın yaptığı bir iyiliği hatırlatması, tekrarlaması ve başa kakmasıdır. Bu tür minnet yerilmiş ve sahipleri kötülenmiştir. Yüce Allah Şöyle buyurur: “Ey iman edenler, başa kakarak ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın.”[8] Hz. Peygamber de bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Allah, kıyamet günü üç kişi ile konuşmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için acı bir azap vardır. Bunlar, yolu kapatan, iyiliği başa kakan ve yalan yeminle malını satanlardır.”[9]
Allah, sözlü ve ameli her türlü minneti kötülemiş ve yasaklamıştır. Yüce Allah şöyle buyurur: “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.”[10] İbn Kesir bu âyeti, “Yaptığın amelleri çok görerek Rabb’ine minnette bulunma” şeklinde tefsir etmiştir.[11]