﴿ اَلْمُؤْمِنُ - اَلْمُهَيْمِنُ ﴾

MÜ’MİN - MÜHEYMİN

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Melik’tir, Kuddûs’tur, Selâm’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir…[1]

Müfessirler, Allah’ın Mü’min ismini şöyle açıklamışlardır.

İbn Abbas: Kullarına, kendilerine zulmetmeme güvencesi verendir.

Katâde: Sözünün doğru olduğunu ispatlayandır.

İbn Zeyd: Mü’min kullarını imanlarında yanıltmayan, onlar doğru çıka­randır.

Mücahid: Kendisinin tek ve eşsiz olduğunu doğrulayandır. Şu âyet bu anlama işaret etmektedir: “Allah, gerçekten kendisinden başka ilâh olmadı­ğına şahitlik etti…[2]

Allah, kıyamet günü azap gören mü’minleri cehennemden çıkardıktan sonra onlara der ki: “Mü’min benim, sizler de mü’minlersiniz”

Peygamberleri mucizelerle, mü’minleri vaat ettiği sevabı vermekle, inkar­cıları da vaat ettiği azabı vermekle doğrulayandır. Dostlarını, azabından ve onlara zulmetmekten güvende kılan, kullarını da korkudan kurtarıp güvene kavuşturandır.[3]

el-Hattâbî der ki: “İman, sözlükte tasdik etmek, doğrulamak anlamına gelir. Buna göre Mü’min tasdik eden, doğrulayan anlamındadır. Bu anlama göre Allah’ın Mü’min ismi iki anlama gelebilir:

Birincisi, kullarına vaat ettiğini (ki bu, dünyada paylarına düşen rızkı vermek ve iyi amellerine karşılık âhirette onlara sevap vermektir) yerine geti­rerek onları doğrulayandır.

İkincisi, mü’minlerin kendisi hakkındaki zanlarını doğru çıkarmak, onların ümitlerini boşa çıkarmamaktır. Hz. Peygamber kutsi bir hadiste Yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Ben, kullarımın beni zannettikleri gibiyim. Artık benim için dilediği zanda bulunsun.”[4]

Müheymin ismi Kur’an’da Haşr sûresinin son âyetlerinde şöyle geç­mektedir: “O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Melik’tir, Kuddûs’tur, Selâm’dır, Mü’min’dir, Müheymin’dir…[5]

ez-Züccâcî, el-Hattâbî ve diğerleri bu ismi şöyle açıklarlar: “Müheymin kelimesinin aslı “Müeymin”dir. Kolaylık için kelimedeki hemze harfi “ha” harfine dönüştürülmüştür. Arap dilinde bu tür dönüşümler vardır.”

el-Halîmî der ki: “Müheymin, kıyamet günü, kendisine ibadet edenle­rin ibadetinden ve sevabından bir şey eksiltmeyendir. Allah, sevap vermekten aciz kalmadığı gibi onu zorlanarak veren de değildir. Bu yüzden kullarının bazı iyi amellerini gizleme veya inkar etme ihtiyacı duymaz. O, cimri değildir ki, verdiği sevapları çok görsün ve bu nedenle bazı amelleri gizlesin. Sevap vermekle kendisinden ve mülkünden bir şey eksilmez ki, sevabını kısıp sınır­lasın. O, mülkünden faydalanan değil ki, başkası faydalandığında mülkünden bir şey eksilsin.

Allah, iyilerin iyiliklerinden ve sevabından bir şey eksiltmediği gibi, asile­rin de isyanlarından ve hak ettikleri cezalardan bir şey arttırmaz. Zira yalan ve haksızlık O’nun hakkında mümkün değildir. Allah, cehennem ehlinin azabını “ceza” (amellerin karşılığı) olarak adlandırmıştır. Bu yüzden günah olmayan şeyin cezası (karşılığı) yoktur. Bu da Allah’ın inkarcıların ve asilerin cezalarını arttırmayacağını göstermektedir.

Müfessirler, Allah’ın Müheymin ismini “Güvenilir” olarak işte böyle açıklamışlardır. İbn Abbas, Maide sûresi 48. âyette geçen “Müheyminen aleyh” ifadesini doğrulayıcı olarak açıklamış ve şöyle söylemiştir: “Müheymin, doğrulayıcı, tasdik edici ve güvenilir anlamındadır. Kur’an, kendi­sinden önceki kitapları doğrulayan bir kitaptır.”

Mücahid de söz konusu ifadeyi benzer şekilde açıklamış ve şöyle söyle­miştir: “Müheyminen aleyh”, kendisinden önceki semavi kitapları tasdik eden, doğruluğuna tanıklık edendir.”

Ebû Süleyman ise bu ismi şöyle açıklamıştır: “Müheymin, kullarının sözlerine ve fiillerine şahit olandır. Şu âyet bu anlama işaret etmektedir: “Se­nin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldı­ğınızda, biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabb’inden uzakta (saklı) kalmaz.[6]

Bazı âlimler Müheymin’i “Bir şeyi gözetleyen ve koruyan” şeklinde ta­nımlamışlardır. Zira bazı dilbilimciler kelimenin aslı olan “heymene”nin, bir şeyin başında durmak, gözetlemek ve korumak anlamında olduğunu söyle­miş ve şu mısrayı delil göstermişlerdir:

Peygamberden sonra insanların en hayırlısı

İyilik ve kötülükte Allah’ın yolunu koruyanlardır[7]

İbn Kesir der ki: “İbn Abbas ve diğerleri, aşağıdaki âyetlerde olduğu gibi bu ismi gören-gözetleyen anlamında, “Kullarının amellerini görüp-gözeten” şeklinde açıklamışlardır.[8]

Allah (c.c.) her şeyin üzerinde şahid olandır.[9]

Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (başkaldırılır?)[10]

Râzî ise Müheymin ismini şöyle açıklar: “Müheymin, doğrulayan, güvende kılan anlamındaki Mü’min ile eşanlamlıdır.” Hasan Basri bu ismi “Tasdik eden, doğrulayan” şeklinde açıklamıştır. Özetle bütün bu tanımla­malar, Müheymin isminin Mü’min ismine yakın anlam ifade ettiğini göstermektedir. Elbette Allah, en doğrusunu bilir.”[11]


 

[1]      Haşr, 23.

[2]      Âl-i İmrân, 18.

[3]      İbn Kesir, 8/343; Kurtubî, a.g.e., 10/676.

[4]      Ahmed, “Müsned”, 3/491. Sahih bir hadistir.

[5]      Haşr, 23.

[6]      Yunus, 61.

[7]      Beyhakî, a.g.e., s. 63.

[8]      İbn Kesir, 8/343.

[9]      Burûc, 9.

[10]     Ra’d, 33.

[11]     Râzî, a.g.e., s. 188.