Bu İsimleri Bilmenin Faydaları

1- Bu isimleri bilen her müslüman, Yüce Allah’ın aşağıdaki âyette buyur­duğu gibi inkarcılarla olan dostluğunu kesmelidir: “Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan kendile­rine hiç bir şey (yardım) yoktur.[1] Ancak Allah, bu ifadelerin hemen peşin­den, onlardan korunma durumunu müstesna tutmakta ve şöyle buyurmakta­dır: “Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka…[2] Hasan Basrî, bu âyetin hükmünün kıyamete kadar devam edeceğini söylemiştir.

2- Müslüman, kendilerinden olmayan (inanmayan) kimseleri sırdaş ve dost edinmemelidir. Bu konudaki âyetler pek çoktur. Biz sadece şu iki âyeti zikretmekle yetinelim: “Ey iman edenler, kendinizden olmayanı sırdaş edin­meyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar.[3], “Beni bırakıp onu (İblisi) ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır.[4]

3- Müslüman, kendisini dost edineni dost edinmeli ve ona yardım etme­lidir. Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Mü’minler bir bi­nanın tuğlaları gibidirler. Birbirlerine destek verirler.”[5] Dini dostluk sabit olduktan sonra mü’minlerin birbirlerini sevmesi ve yardım etmesi dini bir yükümlülüktür.

4- Kulun Allah’a dost olması demek, O’na inanması, O’ndan gelen her şeyi doğrulayıp tasdik etmesi, emirlerini uygulaması, yasaklarından kaçın­ması, yalnız O’na güvenip dayanması, açık ve gizli, bolluk ve darlık gibi bü­tün hallerinde O’na teslim olması, yalnız O’nu ve Resûlünü sevmesi demektir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “De ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin…[6] Bu âyet, Allah sevgisinin O’nu dost edin­meye bağlı olduğuna işaret etmektedir.

Bir başka âyette Allah şöyle buyurmaktadır: “İnsanlar onlara: “Düşmanlarınız olan insanlar size karşı toplandılar, onlardan korkun” dedikle­rinde, bu onların imanlarını arttırdı ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” dediler. Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah’tan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.[7]

Allah, bir diğer âyette kendi taraftar ve dostlarının galip geleceğini bize şöyle haber vermektedir: “Kim Allah’ı, O’nun Resûlünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galib gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.[8]

O halde ey müslümanlar, Allah’ın inam ve ihsanına şükürle, O’na itaat etmekle ve O’nu birlemekte karşılık verin. Eğer böyle yaparsanız Allah, hidâyetini, yardımını ve marifetini dostlarından asla esirgemez.[9]

 

* * *


 

[1]      Âl-i İmrân, 28.

[2]      Âl-i İmrân, 28.

[3]      Âl-i İmrân, 118.

[4]      Kehf, 50.

[5]      Buhârî, 498; Müslim, 2585.

[6]      Âl-i İmrân, 31.

[7]      Âl-i İmrân, 173-174.

[8]      Maide, 56.

[9]      Kurtubî, a.g.e., 1/ 301-303.