Allah’ın İnsanlara Verdiği Özel Nimet Türleri
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Andolsun, biz Âdemoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık, yarattığımız birçok mahlukattan üstün kıldık.” [1]
Bu âyette de belirtildiği gibi Yüce Allah, insanoğluna birçok nimetler vermiş ve onu varlıkların çoğundan üstün kılmıştır. Üstünlük elbisesini insana giydiren Allah ne yücedir. İnsanoğlunun üstünlüğünü gösteren bu nimetlerin başında akıl, bilgi, güzel konuşma, isteklerini ifade etme, güzel bir sûrette yaratılma, güzel bir görünüme sahip olma, uyumlu ve ılımlı olma, düşünce ve tefekkürle bilgilerini geliştirme ve ilerletme, erdemli davranışlarda bulunma, bu davranışları kazanmak için çaba harcama, iyilik yapma ve itaat etme gelmektedir. İnsanoğlu, annesinin karnında henüz bir embriyo hâlinde bulunduğu an ile meleklerin kendisini cennete koydukları an arasında ne dönemler geçirmektedir. Gerçekten “Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.” [2]
Dünya bir köy, mü’min de bu köyün reisidir. Herkes bu dünyayla meşgul olmakta, menfaat sağlamaya ve çıkarlarını korumaya çalışmaktadır. Bütün insanlar kendi ihtiyaçlarını karşılamak için uğraş vermektedirler. Ancak Rahmânın arşını taşıyan melekler, mü’minlerin günahlarının bağışlanması için Allah’a dua etmektedirler. Koruyucu melekler, onları tehlikelerden korumaktadırlar. Yağmur yağdıran ve bitkileri yeşerten melekler, mü’minin bol ürün alması ve rızkının genişlemesi için çalışmaktadırlar. Kâinatta var olan her şey, insanlara hizmet için yaratılmış ve itaatkâr kılınmıştır. Güneş, ay ve yıldızlar Allah’ın belirlediği bir hesaba göre yörüngelerinde dönerek insanlara hizmet etmektedir. Bu sayede insan vakitlerini düzenleyebilmekte, zaman kavramını anlamakta ve kendisini bir sisteme sokabilmektedir. Rüzgarlarıyla bulutlarıyla ve uçan kuşlarıyla gökyüzü de insana hizmet etmektedir. Aynı şekilde toprağıyla, dağlarıyla, denizleriyle, nehirleriyle, ağaçlarıyla, meyveleriyle, bitkileriyle, hayvanlarıyla ve içinde bulunan her şeyiyle yeryüzü de insanın hizmetine sunulmuştur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerîm’de defalarca kâinatta varolan her şeyin insana hizmet için yaratıldığını belirtmektedir. Bu âyetlerden sadece bir iki tanesini zikretmekle yetineceğiz:
“Allah; kendi emriyle onda gemiler akıp gitsin ve O’nun fazlından ararsınız diye, sizin için denize boyun eğdirdi. Umulur ki şükredersiniz. Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten âyetler vardır.”[3]
“Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve Onun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için size, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır. Güneşi ve ayı da hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır. Ve size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” [4]
Allah’ın nimetlerini tanımaya çalışan, hikmetlerini ve mükemmel sıfatlarını düşünen kimse, âdet ve geleneklerine bağlı, toplumun yaşam tarzını benimseyen, yaşadığı toplumun dışına çıkmayan âdeta bulunduğu yere çakılıp kalan kimseden daha anlayışlı ve daha derin düşüncelidir. Böyle bir kimse toplumun hoşnut olduğu şeyleri kendisi için kabul etmez. Daima farklı düşünür, ileriye bakar; donuk fikirli olmaz.
Nefis, mal ve mülk, onun gurbet yollarına düşmesine mani olamaz. Razı olacağı ganimetleri (Allah’ın nimet ve hikmetlerini tanıma bilgisini) elde etmedikçe yurduna dönmez ve ufuklarda dolaşmaktan kaçınmaz. Bu üstün çabalar sonucu kahramanların zor gördüklerini o kolay görür; bilgisizlerin ürküp kaçtıklarından o huzur bulur.[5]