Bu derecede kulun imanının, Allah’ın kendisini nitelediği veya Resûlü’nün belirttiği herhangi bir sıfatla çelişen bir şüpheden etkilenmemesi gerekir. Hatta böyle bir şüpheyi, Allah’ın varlığından şüphe etmekle eşit tutmalıdır. Çünkü basîret ehline göre; her iki şüphe türü de aynıdır.
Buna göre; kalbin, Yüce Allah’ın arşına yerleştiğini, emir ve yasaklar verdiğini, yüksek-alçak bütün varlıkların hareketlerini, kişi ve şahısları gördüğünü, seslerini işittiğini, sırlarını ve sinelerinde sakladıklarını bildiğini, onları gözetlediğini, herkesin O’nun yönetimi ve emri altında olduğunu, her şeyin O’ndan geldiğini ve O’na çıktığını, meleklerin önünde dizildiğini, emirlerini uygulamak için hazır beklediklerini müşahede etmelidir. Bütün kemâl ve yücelik sıfatlarının O’nda bulunduğunu, her türlü kusur, ayıp ve noksanlıklardan uzak olduğunu, hiçbir benzerinin ve eşinin olmadığını bilmeli ve O’nu daima müşahede etmelisin.
Allah, kendisini Kitabında nitelediği şekildedir. Varlıkların O’nu nitelediği şekillerin üstündedir. Allah, ölmeyecek tek canlı (Hay)’dır. Bir an bile uyumaz, daima uyanıktır. Göklerde ve yerde bir zerre bile O’ndan gizli değildir. O, her şeyi bilendir, her şeyi görendir. Kapkaranlık gecede simsiyah kayanın üzerindeki siyah karıncanın hareketini dahi bilir. Yüksek-alçak ve farklı dillerdeki bütün sesleri işitendir. Her varlığın ihtiyaçlarını ayrıntısıyla bilendir. Sözleri tam bir doğruluk ve adaletle tamamlanmış ve gerçekleşmiştir. Sahip olduğu sıfatlar, kulların sıfatlarıyla kıyaslanamaz. Çünkü sıfatları kullarınkine kesinlikle benzemez. Allah’ın zatı da kulların zatlarına benzetilemez. O, böyle bir benzerlikten tamamen uzaktır. O’nun varlıklar arasındaki fiil ve eylemleri tartışmasız adildir. Hikmeti, ihsanı, merhamet ve iyilikleri bütün varlıkları kuşatmıştır. Dilediğini yaratma ve emretme hakkı yalnız O’na aittir. Dilediğine bol nimet verir, dilediğine kısar. Mülk O’nun, hamd yalnız O’nadır. Her türlü övgüye ve yüceliğe layıktır. O, kendisinden önce bir şey olmayan Evvel, kendisinden sonra bir şey olmayacak Âhirdir. O, Zâhir’dir, O’nun üstünde hiçbir varlık yoktur; Bâtın’dır, Onsuz bir şey yoktur. O’nun bütün isimleri övgü, medih, yücelik ve üstünlük ifade eder. Bu yüzden en güzel isimler O’nundur. Bütün sıfatları, kemâl sıfatlar olup hiçbir eksiği yoktur, mükemmeldir. Sıfatlarının üzerinde bir sıfat yoktur. Bütün fiillerinde hikmet, rahmet, maslahat ve adalet bulunur.
Yaratılan her şey O’nun varlığına delalet eder. Basîret gözüyle bakanlar, her şeyin O’nu gösterdiğini görürler. Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları, gereksiz yere yaratmadı. İnsanları da başıboş bırakmadı. Bütün varlıkları, kendisini anması, ibadet etmesi ve birlemesi için yarattı. Onlara bol nimetler verdi ki, bunlara şükrederek daha fazla ihsanına ve keremine kavuşsunlar.
İnsanların bu tür basîreti idrak etmeleri, Kur’an ve hadisleri tanıma ve anlama, bu metinlerin gerçeklerine aykırı şüpheleri bilme ve reddetme derecelerine göre değişiklik gösterir.
İnsanlar arasında basîreti en az olanların, selef-i salihin tarafından yerilen Kelam ilmiyle uğraşan kimseler olduğunu görürsün. Çünkü bu kimseler, âyet ve hadislerin gerçek anlamlarını bilmemektedirler; bu yüzden kalplerine gerçek olmayan hayali şüpheler yerleşmiştir. Bunların çoğuna göre mü’min bile olmayan sıradan halkın durumuna baktığında, bu insanların onlardan daha fazla basîret sahibi olduklarını, imanlarının daha güçlü olduğunu, vahye daha çok teslim olduklarını ve hakkı kabul edip boyun eğdiklerini görürsün.