Kul, Allah’ın, her insanın yaptığı iyilik veya kötülüğü gördüğünü, buna şahit olduğunu, insanın yaptığı iyilik ya da kötülüğün karşılığını bu dünyada veya âhirette mutlaka vereceğini bilmelidir. Bu karşılık Yüce Allah’ın ilâhlığının, Rab oluşunun, adaletinin ve hikmetinin bir gereğidir. Bunda şüphe etmek, Allah’ın ilâhlığından ve rabliğinden hatta varlığından şüphe etmek demektir. Bunun aksinin gerçekleşmesi, yani Allah’ın iyi ya da kötü amellerin karşılığını vermemesi düşünülemez. Böyle bir şey mümkün değildir. Allah’ın bütün bu varlıkları gereksiz yere yaratmış olması veya onları başıboş ve serbest bırakması asla kendisine yakışmaz. O, böyle bir şey yapmaktan tamamen uzaktır.
Akıl, amellerin karşılığının olması gerektiğine tanık olduğu gibi Allah’ın bir olduğuna da tanıklık eder. Bu yüzden kıyamet ve dirilişin akılla bilinebileceği ancak ayrıntılarının vahiyle bilinebileceği görüşü doğrudur. Bu nedenle Yüce Allah, ölümden sonraki dirilişi inkar etmeyi kendisini inkar etmek olarak kabul etmektedir. Çünkü bu inkar, kendisinin güç ve kudretini ve ilâhlığını inkar etmektir. Her iki inkar da O’nu inkar etmeyi gerektirmektedir.[1]
Kişinin feraseti (sezme kabiliyeti ve anlama gücü), basîretinin gücüne göredir. Bu, iki türlüdür: