﴿ اَلتَّواَّبُ ﴾
TEVVÂB
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.”[1]
“Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister.”[2]
“Kullarından tevbeyi kabul eden O’dur.”[3]
Tevbe, günah olan şeyden dönmek, onu terk etmek demektir. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber: “Pişmanlık, tevbedir.”[4] buyurmaktadır. Allah, “Tevbeyi kabul edendir.”[5]
Ünlü dilbilimci el-Ahfeş der ki: “Kulun tevbe etmesi, Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı davranmaktan vazgeçip, bu emir ve yasaklara uygun hareket etmektir. İsyanı bırakıp itaate dönmektir.”[6]
el-Halîmî, Allah’ın Tevvâb ismini şöyle tanımlar: “Günahlarına pişman olup kendisine itaate dönen kuluna, merhamet ve lütfu ile muamele etmesi, iyiliklerini geçersiz kılmaması ve yaptıkları iyiliklere karşılık itaat edenlere vaat ettiklerini ondan esirgememesidir.”
el-Hattâbî ise şöyle söyler: Tevvâb, kullarının tevbelerini kabul edendir. Tevbeler tekrarlandıkça Allah’ın kabulü de yinelenir. Allah, kulu tevbeye muvaffak eder, kul tevbe edince de tevbesini kabul eder. Şu âyet bu anlama işaret etmektedir: “Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti.” [7]
O hâlde tevbe, günah ve isyandan sonra kulun itaate dönmesidir.[8]
Kimileri Tevvâb ismini şu şekilde açıklamıştır: Tevvâb, kullarına tevbe yollarını ve nedenlerini kolaylaştırandır. Allah, kullarının tevbe etmelerini kolaylaştırmak için onlara birçok âyetlerini peş peşe gösterir, onları çeşitli musibet ve belalarla korkuttur ve kendilerine birçok uyarılar gönderir. Kullar, işledikleri günahların çirkinliklerini ve kötü sonuçlarını görünce, Allah’ın korkutmalarından korkuya kapılıp uyarılarını dikkate alır ve işledikleri günahları terk edip Allah’a itaate dönerler. Allah da bunun üzerine kendi fazlı keremiyle onların tevbelerini kabul eder.” [9]
Allah’ın tevbe eden kullarına tevbeyle dönmesi iki şekilde gerçekleşir:
İşte Allah’ın tevbe eden kullarına tevbeyle yönelmesi böyledir. Kulun Rabb’ine dönmesi ise, O’na hizmet ve kulluğa dönmesidir.[10] Bilinmelidir ki, “Kesin tevbe, kendisinden önceki günahları siler.”[11]
Tevvâb isminin ince anlamları hakkında Râzî, şunları söyler: “O, duaya, karşılıksız vermekle; özür dilemeye, bağışlamakla; kendisine yönelmeye, kabul etmekle ve tevbeye de günahları affetmekle karşılık verir. Kul isteklerle Allah’a yöneldiğinde Allah da kula, isteğini vermekle yönelir.”
Her müslüman, mutlak anlamda Allah’tan başka günahları bağışlayan kimse olmadığına inanmalıdır. Kulun yaptığı tevbenin, sadece kendi isteğiyle değil; Allah’ın muvaffak kılmasıyla gerçekleştiğini bilmelidir. Hatta kul, bu konuda Allah’ın takdirine göre hareket ettiğini ve yapmakta olduğu fiilin (tevbenin) Allah’ın gücü ve kuvveti ile gerçekleştiğini bilmelidir. Bu yüzden Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti.” [12] Bu âyet kulun tevbe etme nedenini, öncelikle Allah’ın kendisini tevbe etmede başarılı kılmasına bağlamaktadır. Dolaysıyla Allah’ın günah yolundan dönüp itaate yönelmede başarılı kıldığı kimsenin, bunu kendinden bilmesi doğru değildir. Zira O, böyle bir şeye muktedir değildir.[13]
[1]
Bakara,
[2]
Nisa,
[3]
Şûrâ,
[4]
İbn Mâce,
[5]
Mü’min,
[6]
Kurtubî, a.g.e.,
[7]
Tevbe,
[8]
Beyhakî, a.g.e., s.
[9]
Gazâlî, a.g.e., s.
[10]
Şeyh Abdurrahman Nâsır es-Sa’dî, “Teysiru’l-kerîmi’r-rahmân”,
[11]
“el-Hakku’l-vâdihu’l-mübîn”, s.
[12]
Tevbe,
[13]
Kurtubî, a.g.e.,