Allah Güzeldir, Güzelliği Sever
Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah güzeldir, güzelliği sever.”[1] Hz. Peygamber bu sözü, kendisinden istenen güzel elbise üzerine söylemiştir. Buna göre güzellik, elbiseleri kapsadığı gibi bunun dışındaki bütün güzel şeyleri de kapsamaktadır. Nitekim bir başka rivâyette Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah temizdir, temizliği sever.”[2] Sahih bir rivâyette ise şöyle buyurur: “Allah güzeldir, güzelden başkasını kabul etmez.”[3] Sünen kitaplarında geçen bir başka hadis ise şöyledir: “Allah, nimetinin eserini, kulunun üzerinde görmeyi sever.”[4]
Ebü’l-Ahvas el-Ceşmî şöyle anlatır: “Hz. Peygamber, üzerimde eski ve yıpranmış bir elbise gördü. Bunun üzerine bana: “Malın var mı?” dedi. Ben: “Evet” deyince, Hz. Peygamber: “Ne malın var?” dedi. Ben: “Allah’ın bana verdiği develer ve koyunlar.” dedim. Hz. Peygamber: “O hâlde, sana verdiği bu nimet ve saygıyı üzerinde göster” buyurdu.[5]
Allah Teâlâ, verdiği nimetlerin eserini kulların üzerinde görmekten hoşlanır. Çünkü bu, sevdiği güzelliklerdendir. Buna göre; Allah’ın verdiği nimetlere şükreden kimse, bu nimetlerin gereğini yerine getirmeli ve kullanmalıdır. Nimetleri kullanmak dış güzellik; dil ve kalp ile şükretmek ise, iç güzelliktir.
Yüce Allah, güzelliğe olan sevgisi nedeniyle kulları için, dışlarını örtüp süsleyecekleri içlerini takva ile güçlendirip süsleyecekleri güzel elbiseler yarattığını bize şöyle haber vermektedir:
“Ey Âdemoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giyim indirdik (yarattık). Takva ile kuşanıp-donanmak ise hayırlıdır. Bu, Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.” [6]
Allah, cennet ehlinin güzel ve mutluluklarını ise şöyle ifade eder:
“Artık Allah da, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. Ve onları sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.” [7]
Allah cennet ehlinin yüzlerini parlaklıkla, içlerini mutlulukla ve bedenlerini de ipek giysilerle ödüllendirmiştir. Allah güzel sözleri, fiilleri, elbiseleri ve güzel görünmeyi sevdiği gibi çirkin sözleri, fiilleri, elbiseleri ve çirkin görünümlüleri de sevmez. Kısaca Allah, çirkinliği ve çirkini sevmez, güzelliği ve güzeli sever.
Bilmelidir ki, iki grup bu konuda doğru yoldan sapmıştır: Bu gruplardan biri şöyle dedi: “Allah’ın bütün yarattıkları güzeldir. O, yarattığı bütün şeyleri sever. Biz de O’nun yarattığı bütün şeyleri severiz. O’ndan gelen hiçbir şeyden nefret etmeyiz ve kızmayız. Bütün varlıkları O’nun yarattığını ve O’ndan geldiğini bilen, bütün varlıkları güzel görür. Kâinata O’nun gözü ile bakarsan, bütün varlıkların güzel olduğunu görürsün.” Bu grup, görüşlerinin doğruluğuna şu âyetleri delil gösterdiler: “Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapandır.”[8], “Her şeyi sapasağlam ve yerli yerinde yapan Allah’ın sanatı (yapısı) dır.”[9], “Rahmân (olan Allah’)ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin.”[10] Bunlara göre; ârif (Allah tanıyan), varlık âleminde hiçbir çirkinlik görmeyen, her şeyin iyi ve güzel olduğunu kabul edendir.
Ancak bu kimselerin kalplerinde ve düşüncelerinde Allah için öfkelenmek, Allah için düşmanlık yapmak, dinin çirkin kabul ettiği fiilleri kınamak, Allah yolunda cihad etmek ve Allah’ın koyduğu cezaları uygulamak yoktur. Erkek ve kadınların güzel sûretlerini, Allah’ın sevdiği güzelliklerden sayar, böylece günah işlemeye gerekçe bulurlar. Hatta bu gruptaki bazı kimseler, Rabb’inin güzel sûrete girip onda göründüğünü iddia eder. Bu gruptan olan, eğer Allah’ın varlıklarla bir olduğuna inanan biriyse: “Bu sûret, Hak Teâlâ’nın güzel görüntülerinden biridir” der ve onu “Güzel görüntüler” olarak adlandırır.
Bu grubun iddialarına karşılık diğer grup ise şöyle söyler: “Yüce Allah güzel sûretleri ve düzgün bedenleri ve yapıları kötülemiştir. Münafıklar hakkında Allah şöyle buyurmuştur: “Sen onları gördüğün zaman cüsseli-yapıları hoşuna gider. Konuştukları zaman da onları dinlersin.” [11] Allah, helak ettiği bazı kavimler hakkında ise şöyle buyurur: “Onlardan önce nice insan-kuşaklarını yıkıma uğrattık, onlar mal (giyim, kuşam ve tefriş) bakımından da, gösteriş bakımından da daha güzeldiler.” [12]
Hasan Basrî, âyette geçen “gösteriş” sözcüğünü güzel sûretler olarak açıklar. Sahih-i Müslim’de geçen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber, Allah katında dış güzelliğin önemli olmadığını belirtmiş ve şöyle buyurmuştur: “Elbette Allah, sizlerin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak O, kalplerinize ve amellerinize bakar.”[13] Bu hadiste, bilgi bakışı değil, sevgi bakışı yok sayılmaktadır.”
Bu grup, dünyanın en güzel nimetleri sayılan ipek elbisenin, altının, altın ve gümüş kapların kullanılmasının yasaklanmasını da görüşlerinin doğruluğuna delil gösterirler. Bunun yanında Yüce Allah bu nimetlere göz dikilmemesini emreder ve şöyle buyurur: “Onlardan bazı gruplara, kendilerini onunla denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme.” [14] Hz. Peygamber de bir hadislerinde şöyle buyurur: “Perişanlık[15] imandandır.”[16] Bütün bu metinlerde güzellik yerilmekte ve teşvik edilmemektedir. Bununla birlikte Allah Teâlâ, israfı yasaklamakta ve israf edenleri zemmetmektedir. İsraf, yemek ve meşrubatlarda olduğu gibi giyimde de olur.
Bu iki zıt görüş arasından şöyle bir sonuç çıkarabiliriz: Sûret, giyim ve görünümde güzellik üç türlüdür. Bunlar, övülen, yerilen ve ne övülen ne de yerilen güzelliklerdir. Övülen güzellik; Allah için olan, Allah’a itaat etmeye, emirlerini uygulamaya, yasaklarından kaçınmaya yardım eden güzelliktir. Hz. Peygamber, gelen yabancı heyetleri karşılayacağı zaman güzel giyinirdi. Bu, savaşmak için hazırlanan bir savaş aletine benzer. Kibir ve gurur ifade etmesine rağmen, eğer düşmanların daha fazla öfkelenmelerini sağlayacaksa, Allah’ın dinine yardım edecek ve Allah sözünü yüceltecekse savaşta ipek elbise giymeye cevaz verilmiştir. Yerilen güzellikler ise, dünya için, başkanlık için, kibir ve gurur için, nefsî arzu ve isteklerine ulaşmak için olan güzelliklerdir. Bu güzelliklere ulaşmak, kulun temel amacıdır. Zaten insanlardan çoğunun bundan başka bir amacı yoktur.
Ne övülen ne de yerilen güzellikler ise; bu iki amacın ve niteliğin dışında olan güzelliklerdir.
Yukarıda aktardığımız hadis, iki önemli ilkeye işaret etmektedir: Bilgi (marifet) ve yaşamak (sulûk). Allah güzelliklerle bilinir. Güzellikte O’na benzer hiçbir varlık yoktur. Bunun ardından O’na, sevdiği güzel söz, fiil ve ahlaki davranışlarla ibadet edilir. Elde edilen bilgi böylece hayata geçirilir. Allah, kulunun dilini güzel sözlerle; kalbini samimiyet, sevgi, kendisine yönelme ve dayanma ile; organlarını itaatle süslemesini sever. Bununla birlikte Yüce Allah, verdiği nimetleri kulunun üzerinde görmeyi de sever. Kulun güzel giyinmesi, bedenini her türlü kirden, pislikten ve çirkinliklerden, aklını kötü düşüncelerden koruması Allah’ın hoşuna gider. Sünnet olmak, tırnakları kesmek, koltuk altlarını ve avret yerlerini temiz tutmak, bedenî güzelliklerin başında gelir.
Allah güzel sıfat ve niteliklerle bilinir. Güzel ahlâk, söz ve fiillerle daha iyi tanınır. Bu bize, O’nun özel vasfı olan güzelliği tanıtır. Ardından güzel olan diniyle O’na ibadet edilir. Özetle hadis, bilgi ve pratik gibi iki temel ilkeyi bize kısa ve öz bir biçimde ifade etmektedir.[17]
* * *
[1]
Müslim,
[2]
Tirmizî,
[3]
Müslim,
[4]
Tirmizî,
[5]
Ebû Davud,
[6]
A’raf,
[7]
İnsan,
[8]
Secde,
[9]
Neml,
[10]
Mülk,
[11]
Münafikûn,
[12]
Meryem,
[13]
Müslim,
[14]
Tâ-Hâ,
[15] Perişanlık olarak çevirdiğimiz “el-Bezâze” sözcüğü, pejmürdelik, kılıksızlık, dağınıklık, eski yırtık elbiseler giymek gibi anlamlara gelmektedir. Kısaca; kişinin kendisine bakmaması ve giyimine özen göstermemesi kastedilmektedir. -Çev.
[16]
Ebû Davud,
[17]
İbn Kayyim, “el-Fevâid”, s.