﴿ اَلْحَفِيُّ ﴾

HAFÎ

Bu isim Kur’an-ı Kerîm’de şöyle geçer: “O bana pek lütufkârdır. (Hafî­yen)[1] Yani bana pek çok iyilikler yapmıştır.[2]

İbn Arabî, bu isim hakkında der ki: “Ne önceki ne de sonraki âlimlerden hiç­biri Allah’ın böyle bir ismi olduğunu zikretmemişlerdir. Fakat biz bu ismi, Al­lah’ın kitabından çıkarmaktayız.”

Ancak bu İbn Arabî’nin iddiasıdır. Çünkü ondan önce el-Halîmî, Beyhakî ve diğer birçok alim bu ismi zikretmişlerdir.

el-Herevî, “Garîb”inde der ki: İbn Ammar, İbn Ömer’den rivayet ede­rek, İbn Keysan, Sa’leb’den, “O bana pek lütufkârdır[3] âyetinin anlamını sordu. Sa’leb şöyle cevap verdi: “İbn Arabî, âyette geçen “Hafî” kelimesini iyilik eden ve nimet veren olarak açıklamıştır. Ancak “Sanki sen, ondan ha­berdarmış­sın gibi sana sorarlar. [4] âyetinde geçen “Hafî” kelimesi bu an­lamda değil, haberini bilmek anlamındadır.”

Hafî, ısrarla istemek anlamına da gelmektedir. Bir hadiste “Hz. Peygamber’in yanına yaşlı bir kadın girdi ve ondan istedi, bu isteğinde ısrar etti.” deni­lir.

Yukarıda işaret ettiğimiz gibi bu isim genellikle çok iyilik yapmak anla­mında kullanılır. “O bana pek lütufkârdır[5] âyeti bunun en açık delilidir.

el-Ezheri, “Hafî”nin bilmek ve sevinmek; es-Süddî, dostluk, arkadaşlık ve sı­cak davranmak; el-Cevherî ise birine aşırı ilgi göstermek, onunla ilgilenmek, du­rumunu sormak, bol ikramda bulunmak ve fazla değer vermek anlamına geldi­ğini söyler. Bütün bu anlamlarla birlikte Hafî, eşyaları araştırarak ve inceleye­rek öğrenen bilgin anlamına da gelmektedir.

İbn Arabî, Sa’leb’den rivâyetle “Hafî”nin bir işle ilgilenmek, önem ver­mek ve bilmek anlamına geldiğini söyler.

Hafî’nin, hâkîm (yargıç) anlamına geldiğini, Arapların hâkîmlere, Hafî dedik­lerini ileri sürenler de vardır. Kimisi de Hafî’nin, engel olan anlamında oldu­ğunu söyler.

Bütün bu anlamlar, Hafî isminin müşterek bir sözcük olduğunu ve birçok mâ­naya geldiğini göstermektedir. Anlamı, daha çok kendinden önceki söz­cüğe bağlı olarak belirlenmektedir. Ancak bu isim genelde iyilik yapmak, ilgi göstermek, ikramda bulunmak ve yardımına koşmak anlamında kullanıl­makta­dır. Ünlü dilbilimci el-Ferrâ, “O bana pek lütufkârdır[6] âyetini, duru­mumu bilen, bana lütufkâr davranan, dua ettiğimde duamı kabul eden, ihti­yaçla­rımı karşılayan şeklinde açıklamıştır.

Hafî, soru soran anlamında da kullanılmaktadır. Buna göre Allah’ın soru sor­ması, bilgi almak veya anlamadığını sorup öğrenmek anlamında de­ğil, övün­mek ve başkasına da tasdik etmek anlamındadır. Örneğin bazı ha­dis­lerde, gece meleklerinin insanlar arasında dolaştığı ve Rablerine döndükle­rinde Allah’ın, durumlarını daha iyi bilmesine rağmen kendilerine: “Kullarımı nasıl bıraktınız?” diye sorduğu rivayet edilmektedir.[7] Bir başka hadiste Hz. Pey­gamber: “Allah’ın gezici melekleri vardır” buyurur. Bu hadisin deva­mında: “Daha iyi bildiği hâlde Rableri onlara: “Kullarım ne diyor?” diye sor­duğu rivayet edilmektedir.[8]

Hafî’nin, yukarıda da belirtildiği gibi “bilen” anlamına geldiğini söylersek, bu, gerçek anlamda değil; mecazi anlamda bir adlandırmadır. Kelimenin me­caz yönü, soru sormanın, öğrenme ve bilmenin kapısını açmasıdır. Hafî’nin Hâ­kîm veya engel olan anlamında olduğunu söylersek, bununla ilgili geniş açık­lamayı Allah’ın Mâni’ ve Hakem isimlerini açıklarken vereceğiz.


 

[1]     Meryem, 47.

[2]     İbn Kesir, “Tefsir”inde 5/176, bu âyeti tefsir ederken İbn Abbas’ın şöyle dediğini nakleder: “Hafî, lütufkar, kendisine ibadet etme yolu gösteren ve onu samimiyete yönelten demektir”.

[3]     Meryem, 47.

[4]     A’raf, 187.

[5]     Meryem, 47.

[6]     Meryem, 47.

[7]     Buhârî, 555; Müslim, 632.

[8]     Buhârî, 555; Müslim, 632.