Kul, burada kesb hakkına sahip olmakla beraber seçme ve irade hakkına da sahiptir. İstemediği bir hüküm verildiğinde kızar, öfkelenir ve eleştirir. Verilen bu hükmü tartışmak, karşı çıkmak ve mümkün olan her şeyle kendini savunmak kulun temel hakkıdır. O, bu hükmü mutlak olarak kabul etmek zorunda değildir. Böylece Hakk’ın hükmünü Hak’la ve Hak için tartışır.[1]
İbn Teymiye, Allah’ın yaratması ve dilemesine bağlı olan kaderî-kevnî gerçeklerin bu türden hükümler olduğunu söyler. Ancak sonuçta selefin söylediği şu söz geçerli olur: “Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz.”