﴿ اَلْحَيُّ - اَلْقَيُّومُ ﴾

HAY - KAYYÛM

Kur’an-ı Kerîm’de bu iki isim çoğu zaman birlikte zikredilir. Şu âyetlerde olduğu gibi:

Allah. O’ndan başka ilâh yoktur. Diridir (Hay), kaimdir (Kayyûm).[1]

Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)’a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et.[2]

İbn Abbas bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber’in şöyle dua ettiğini rivayet eder: “Ey Allah’ım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana dayandım, sana yöneldim ve senin için mücadele ettim. Beni saptırmandan senin izzet ve üstünlüğüne sığınırım. Senden başka ilâh yoktur. Sen asla ölmeyen ve daima diri olansın. İnsanlar ve cinler ise ölürler.”[3]

Hay, her yönleriyle tam bir hayata sahip olan demektir. İşitme, görme, güçlü ve irade sahibi olmanın yanında diğer zati sıfatlara da sahip olan ve eksiksiz bir hayatın bütün anlamlarını kendinde toplayan kimsedir.[4]

Hayat sahibi olmak, bütün kemâl sıfatlara sahip olmayı zorunlu kılar. Bu sıfatlardan herhangi birine sahip olmamak, hayat sahibinin güçsüzlüğünü gerekli kılar. Allah Teâlâ’nın hayatı en mükemmel ve en eksiksiz bir hayat olduğuna göre; O, bu özelliğin zıddı olan bütün eksik ve kusurlu sıfatlardan uzaktır. Allah, bütün kemâl sıfatlara ve kusursuz hayata sahip olan tek varlık­tır. Kelamcılar bu aklî yolla, Allah’ın işitme, görme, bilme, irade, kudret, ke­lam ve diğer sübûtî sıfatlarının bulunduğunu ispat etmişlerdir.[5]

Kayyûm, yarattıklarını koruyup idare eden, işlerini düzenleyendir. Bu, Katade’nin görüşüdür.

Hasan Basrî ise bu ismi şöyle tanımlar: “Kayyûm, iyi ya da kötü yap­tıklarının karşılığını vermek için her canlının başında duran ve onu gözetle­yendir. O, her şeyi bilir ve hiçbir şey O’na gizli kalmaz.”

İbn Abbas: “Hay, gücünü kaybetmeyen ve yok olmayandır.”der.

el-Hattâbî: “Kayyûm, sonu olmayan ve varlığı daim olandır. Kayyûm, “fey’ûl” vezninde mübalağa kipidir.”der.[6]

Kayyûm, Allah’ın kusursuz güç, kuvvet ve üstünlüğe sahip olduğunu gösterir. O, yalnız başına kâimdir. Ayakta kalmak için hiçbir yönden kimseye ihtiyacı yoktur. O, kendi kendine yetendir ve başkasına muhtaç değildir. O’nun dışında her şey O’na muhtaçtır. Her şeyi ayakta tutan ve koruyan odur. O’nun desteği olmadan hiçbir şey ayakta duramaz ve varlığını devam ettiremez. Bu, O’nun mükemmel gücünü gösterir.

Bu her iki isim, O’nun bütün kemâl sıfatlarını, eksiksiz güç ve kudretini ve tam müstağni oluşunu kapsar. Bu yüzden bu iki isimle Allah’tan yardım dile­yen, sanki bütün isim ve sıfatlarıyla Allah’tan yardım dilemiştir. Bu nedenle Allah’tan bu iki isimle yardım dilemek sıkıntılardan, dert ve kederlerden, zor­luk ve darlıklardan kurtulmak ve isteklere kavuşmakta daha etkilidir. Yardım dilenen ve umulan rahmet, mahlukatın değil Allah’ın bir sıfatı olarak isten­mektedir. “Senin izzet ve üstünlüğünle sığınırım” diyerek izzetle sığınma talep eden kimse, Allah’ın mü’min kullarını üstün tutmak için yarattığı izzetle değil, Allah’ın bir sıfatı olarak sığınma talep etmektedir.

Bütün bu sözler ehlisünnetin Hz. Peygamber’in “Allah’ın tam kelimeleri ile sığınırım” duasında geçen görüşünü doğrulamaktadır. Ehlisünnet burada geçen “Allah’ın kelimeleri”nin mahluk (yaratılmış) olmadığı görüşündedir. Çünkü onlara göre mahluk olandan sığınma talep edilmez. Meleklerin diliyle anlatılan “Rabb’imiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın[7] âyetindeki rahmet, her şeyi kuşatıp saran bir sıfat olarak zikredilmektedir. Yüce Allah’ın “Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır[8] âyetindeki sözü de bu anlamdadır. Nasıl ki ilmi her şeyi kuşatıp sarmışsa, aynı şekilde merhameti de her şeyi kuşatıp sarmıştır.[9]


 

[1]     Bakara, 255.

[2]     Furkan, 58.

[3]     Buhârî.

[4]     Teysiru’l-kerîmi’r-rahmân, 1/151.

[5]     Bedâiu’l-fevâid, 2/332.

[6]     Beyhakî, a.g.e., s.  48.

[7]     Mü’min, 7.

[8]     A’raf, 156.

[9]     Bedâiu’l-fevâid, 2/332.