﴿ اَلْحَيِيُّ - اَلسِّتِّيرُ ﴾
HAYÎ-
SİTTÎR
Yüce Allah kendisini hayâ sıfatı ile nitelendirdiği gibi Hz. Peygamber de O’nu bu sıfatla nitelemiştir. Buna göre O, hayâ ve kerem sahibidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah, hayâ ve kerem sahibidir. Kulun, kendisi için kalkan ellerini boş çevirmekten hayâ eder.”[1]
Ümmü Süleym: “Ey Allah’ın Resûlü! Allah, haktan hayâ etmez.” dedi.[2] Hz. Peygamber onun bu sözünü onayladı ve şöyle buyurdu: “Evet, Allah, haktan hayâ etmez; kadınlara arkalarından yaklaşmayın.”[3]
Ya’lâ b. Ümeyye anlatıyor. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Allah hayâ sahibidir ve ayıpları örtendir. Biriniz yıkanmak istediğinde kendisini bir şeyle örtsün.”[4]
el-Halîmî der ki: “Hayâ vasfı, Allah için tevil edilir. Çünkü hayâ, kulların bir vasfıdır. Zira hayâ, kulun kendi yapısında var olan ve onu, hayâ ettiği kimseyi yüceltmeye iten bir durumdur. Bu ise sadece kullar için geçerlidir. Allah için böyle bir şey mümkün değildir. Ancak Allah Teâlâ, istekte bulunanlara isteklerini vermesi, kendisine yalvaranların ihtiyaçlarını karşılaması, kendi kerem ve ihsanı ile onları geri çevirmemesi nedeniyle hayâ sahibi olarak nitelenmiştir. Hayâ, kabul gören ve övülen bir ahlâkî vasıftır. İnsanlara has her güzel vasfın en mükemmeli ve eksiksizi Yüce Allah’ta bulunur. Eğer bu vasıflandırmada bir çelişki bulunsa, bu vasıf Allah hakkında tevil edilir. Yüce Allah, dua eden kulunu boş çevirmekten hayâ ettiğini, hakkı söylemekten hayâ etmediğini bizzat kendisi söylemektedir. Bu durumda Allah’ın hayâ etmesi, hakkı sahibine vermeyi gerektiren adalet sıfatına dayanmaktadır. Her sıfatın geçerli olduğu bir makam vardır. Hayâ vasfı, fiilî sıfatlardandır. Çünkü bu sıfat, Allah’ın keremini ve nimetini ortaya koymasından ibarettir.”
el-Halîmî şöyle devam eder: “Allah’ın hayâ etmesi, O’nun kendisine dua eden kulunu boş çevirmekten hoşlanmamasıdır. Fakat insanların korktuğu gibi O, bu fiilinin (boş çevirmesi) kötülenmesinden korkmaz. Oysa insanlar, bu korku nedeniyle bir fiili işler veya terk ederler. Allah hakkında ise hiçbir korku caiz değildir.”[5]
Beyhakî ise şunları söyler: “Sittîr, örten demektir. Allah kullarının birçok ayıplarını ve kusurlarını örter, onları ortaya çıkarıp insanlar karşısında rezil etmez. Bu yüzden kullar da kendi ayıplarını örterek, onur ve haysiyetlerini korumalı, onurlarını lekeleyecek fiillerden kaçınmalıdırlar.”
“Allah ondan utandı” cümlesinin anlamı, kulun kendisinden hayâ etmesi nedeniyle onu günahları yüzünden cezalandırmayarak ödüllendirdi demektir.[6]