﴿ اَلْخَافِضُ - اَلرَّافِعُ ﴾
HÂFID
- RÂFİ’
Hâfıd ismi, Kur’an’da ne yalnız başına ne tamlama ve ne de bu ismin türetildiği bir fiil olarak geçmemektedir. Râfi’ ismi ise, bu şekilde olduğu gibi Kur’an’da geçmez. Fakat aşağıdaki âyetlerde olduğu gibi değişik şekillerde geçer:
“Ey İsa, doğrusu senin hayatına ben son vereceğim, seni kendime yükselteceğim.”[1]
“Dereceleri yükselten Arş’ın sahibi (Allah)tır.”[2]
“Allah, sizden iman etmekte olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin.”[3]
Allah’ın Cemîl ismini açıklarken geçen Ebû Musa hadisinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Rızkı yükseltir (bol verir) ve indirir (az verir).”[4]
Bu iki isim, Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği hadiste geçmektedir ve bütün İslâm âlimleri bunları kabul etmişlerdir.
Bu iki ismin, isim, fiil ve nekre (belirsiz isim) biçimin de kullar için kullanılması caizdir. Alimler arasında bu konuda bir ihtilaf yoktur. Abbas b. Mirdas’ın Hz. Peygamber’e söylediği: “Bugün kimi alçaltırsak, artık kaldırılmaz.” sözü bunu kanıtlamaktadır. Hz. Peygamber onun bu sözünü onaylamış ve elinden tutup kaldırmıştır.
Hâfıd “ha-fe-de” fiilinin, Râfi’ de “ra-fa-’e” fiilinin ism-i failidir. Araplar Hafd ve ref’ kelimelerini yer, mevki, makam, üstünlük ve alçaklık için kullanırlar. Birinin diğerinden yer ve makam olarak üstünlüğü, diğerinin alçaklığını gerektirir. Bu isimler gerçekte yükseklik ve alçaklığa delalet ederler. Ancak yönelmek ve yüz çevirmek, yaklaşmak ve uzaklaşmak, üstün olmak ve küçük düşmek, dost veya düşman olmak gibi anlamları da kapsarlar.
Allah, ref’ (yükseklik)ten değil hafd (alçaklık)tan başladı. Çünkü her iki isim de başkalarını ilgilendiren isimleridir. Buna göre; bu isimler doğrudan kullarla ilgili isimlerdir. Bu dünyada ve âhirette mü’min kullarını yükselten, inkarcı ve münafıkları da alçaltan O’dur. Yüce Allah şöyle buyurur:
“İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanırlar.”[5]
“Katımızda sizi (bize) yaklaştıracak olan, ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükâfat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.”[6]
“Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar.”[7]
Şöyle bir söz nakledilmiştir: “Allah hafd (alçak) ile başladı. Çünkü insanı önce cennette yarattı, sonra da yeryüzüne indirdi. Sonra onlardan dilediğini yükseltecek dilediğini de alçaltacaktır. Maddî yükseltme ve alçaltma budur. Manevî yükseltme ve alçaltma ise, dilediği kaderleri indirmesi, dilediğini de kaldırmasıdır. Şair şöyle söyler:
Zayıfı hor görme, belki sen
Bir gün düşersin, o da yükselir.
Allah dilediği kulunu indirir, dilediğini de yükseltir. Müslim, Amir b. Vasile’den rivayet ediyor. Nafi’ b. el-Haris, Asfan’da Hz. Ömer’le karşılaşır. Hz. Ömer kendisini el-Vadi’de görevlendirmişti. Hz. Ömer: “el-Vadi’de kimi görevlendirdin?” dedi. Nafi’: “İbn Ebzî’yi.” dedi. Hz. Ömer: “İbn Ebzî de kim?” dedi. Nafi’: “Azad edilmiş kölelerimizden biri.” dedi. Hz. Ömer: “Başlarına azatlı bir köleyi mi görevlendirdin?” dedi. Nafi’: “O, Allah’ın kitabını okuyan ve miras ilmini iyi bilen biridir.” deyince Hz. Ömer şöyle dedi: “Peygamberiniz şöyle buyurmuştu: “Yüce Allah, bu kitapla nice milletleri yükseltir, nicelerini de alçaltır.”[8]
Ebü’d-Derdâ anlatıyor. Hz. Peygamber, “O, her gün bir iştedir.”[9] âyeti hakkında şöyle buyurdu: “O’nun bir günahı bağışlaması, bir sıkıntıyı gidermesi, bazı milletleri yükseltmesi, bazılarını da alçaltması, bu iştendir.”[10]
Her iki isim Allah’ın fiilî isimlerindendir. Âlimler arasında bu konuda bir ihtilaf yoktur. Allah dilediği kimselere nimetler vererek yükseltir, dilediği kimseleri de verdiği nimetleri alarak alçaltır. Buna göre; kulların yükselmesi, alçalması, zenginleşmesi veya yoksullaşması Allah’ın elindedir. Aynı şekilde hakkın ve taraftarlarının galip gelmesi, bâtılın ve taraftarlarının mağlup olması, İslâm ve müslümanların üstün gelmesi, inkar ve inkarcıların alçalması yine O’nun elinde ve tasarrufundadır. Allah tevhid kelimesini ve buna bağlı olanları yükseltir, ona ulaşan yolları kolaylaştırır. İnkarı ve buna bağlı olanları ise aşağılar ve onları alçaltır. Kalpleri kendisine yakınlaştırarak yükseltir, nefisleri de kendisinden uzaklaştırarak alçaltır. Dostlarını korumakla, onları sevmekle, güzel davranmakla, onlara verdiği sözleri yerine getirmekle yükseltir. Düşmanlarını ise, kendisinden uzaklaştırmakla, reddetmekle, nefret etmekle, kötü davranmakla ve onları azapla tehdit etmekle alçaltır. Hoşnutluğuna tâbi olanları yükseltir, kendi arzu ve isteklerine uyanları alçaltır. Eskilerden rivayet edilen şöyle anlamlı bir söz vardır: “Allah, kaderine razı olanı daha üstün makamlara yükseltir.” Hz. Peygamber bir hadislerinde şöyle buyurur: “Hiçbir mal, sadaka vermekle azalmaz. Kendisine haksızlık yapılan bir kul, buna sabrederse, Allah onun izzet ve onurunu daha fazla arttırır. Allah için alçak gönüllü olan kulu, Allah mutlaka yükseltir.”[11]