Fettâh; Kapıları Açan Allah Teâlâ

 

Fettâh; Allah Teâlâ'nın esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) biridir. "Bir şeyi açmak, taraflar arasında hüküm vermek, birine yardım edip zafere ulaştırmak" anlamındaki "feth" kökünden mübâlağa ifâde eden bir sıfat olup "iyilik kapılarını açan, bütün anlaşmazlıkların nihâî hakemliğini yapmak sûretiyle mutlak adâleti gerçekleştiren, hak ile bâtılı birbirinden ayırıp durumu açıklığa kavuşturan, mazlumlara yardım edip mü'min kullarına zafer veren" mânâlarına gelir. Kullarına hayır kapılarını, dileklerine kavuşmak isteyen kullarına kapalı kapıları açan, peygamberlerini düşmanlarının elinden kurtarıp, memleketlerin fethini müyesser (kolay) kılan; sevdiği kullarına melekûtunun (gözle görülmeyen âlemin) kapılarını açıp, kalp gözlerinden perdeyi kaldıran anlamlarına gelir. Kur'ân-ı kerîmde şöyle buyrulur: "O (Allah Teâlâ) Fettâh'tır; Alîm'dir." (34/Sebe', 26). Fethin asıl anlamı olan "açma" eyleminin sonuçları dış duyularla algılandığı gibi, kalp gözüyle de (bâtınî hisler) idrâk edilebilir. Râgıb el-İsfehânî, "Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar yine de 'gözlerimiz boyandı, daha doğrusu biz büyülenmişler zümresiyiz' diyeceklerdir." (15/Hıcr, 14-15) meâlindeki âyetleri, Allah'a nisbet edilen birinci grup açma eylemine örnek olarak göstermiştir. Sonuçları kalp gözüyle algılanan açma fiili bazen fakr u zarûreti ortadan kaldırmak gibi dünyevî, bazen de bilinmezliği kaldırmak türünden mânevî olabilir (bk. Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât, 'fth' md.; Kamus Tercümesi, I/936). Fethin "hakemlik veya hâkimlik yapmak, nusret ve zafer vermek" mânâları da "açmak" şeklindeki temel mânâ ile bağlantılıdır. Çünkü hâkim iki hasım arasında kapalı kalan hak ve adâlet kapısını açarak karar vermektedir. Zafere ulaştırmak da haklılık ve ğanîmet kapısını açmak demektir.

Kur'ân-ı Kerim'de fetih kavramı fiil veya isim kalıplarıyla otuz sekiz yerde geçmektedir. Bunların on birinde muhtelif fiil sigalarıyla, dört yerde ise fetih şeklinde Allah'a izâfe edilmekte, bir yerde de gayb anahtarlarının (mefâtih) O'nun nezdinde bulunduğu belirtilmektedir (6/En'âm, 59). Duâ üslûbu taşıyan bir âyette Allah "hükmedenlerin en hayırlısı" (hayru'l-fâtihîn) (7/A'râf, 80) diye anılmakta, bir âyette de "adâletle hüküm veren ve her şeyi hakkıyla bilen" (el-fettâhu'l-alîm) (34/Sebe', 26) şeklinde tavsif edilmektedir.

Hadislerde de fetih kavramı mâzi ve muzâri sigaları ve Kur'an'daki mânâları ile Allah'a nisbet edilmiştir. Ahmed bin Hanbel'in rivâyet ettiği bir hadiste (Müsned, VI/24), Fâtih ismi, esmâ-i hüsnâ listesine yer veren Tirmizî'nin es-Sünen'inde de (Deavât 82) "Fettâh" ismi Allah'a izâfe edilmiştir. İbn Mâce'nin listesinde ise Fettâh ismine rastlanmamaktadır. Fetih kavramının hakiki veya mecâzî mânâdaki "kapı" kelimesiyle yakın ilgisi olduğu şüphesizdir. Nitekim kelimenin Kur'an ve hadislerdeki kullanımında bu husus açıkça görülmektedir. Müslim'de yer alan bir hadise göre Hz. Peygamber, câmiye girerken, "Allahumme’ftah lî ebvâbe rahmetik (Allah'ım, bana rahmet kapılarını aç)!" (Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn 68) şeklinde duâ edilmesini öğütlemiştir.

Kelâm âlimleri, kelimenin sözlük anlamını ve Allah'a nisbet edilen bir isim olarak Kur'ân-ı Kerim'deki kullanılışını göz önünde bulundurarak Fettâh ismine öncelikle "hâkim" (kadı) mânâsını vermeyi tercih etmişlerdir. Sebe' sûresinde bu ismin yer aldığı âyetten önceki âyetlerde müşriklere hitap edilmekte, hidâyet ve dalâletin müslümanlarla müşriklerden hangisinde bulunduğu hususu tartışılmakta (34/Sebe', 24-25) ve devamında şöyle denilmektedir: "De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra da aramızda adâletle hüküm verecektir. O âdil bir hâkimdir (fettâh), her şeyi bilendir." (34/Sebe', 26). Ebû Mansur el-Mâturidî, buradaki hâkimliğin hidâyet ve dalâletin hangi tarafa âit olduğunun belirlenmesi mânâsına geldiğini söylemiş ve Fettâh isminin "bilinmezlik perdesini kaldırıp gerçeği ortaya koyan" anlamına gelebileceğini ifâde etmiştir (Te'vîlâtu'l-Kur'an, vr. 596a).

Kâinatta vuku bulan her şey İlâhî kudretin ürünü olmakla birlikte, Allah madde dünyasında meydana gelen her şey için bir maddî sebep yaratmıştır. Buna bağlı olarak O'nun Fettâh ismiyle açtığı her kapının duyularla algılanabilen bir açısı ve yakın sebebi mevcuttur. Bunu göz önünde bulunduran esmâ-i hüsnâ müellifleri Fettâh isminin tecellî örneklerini mânâ âleminden vermeye özen göstermişlerdir. Ebû Süleyman el-Hattâbî, Fettâhı "kullarına rızık ve rahmet kapılarını açan, işlerinin ve teşebbüslerinin önündeki tıkanıklığı gideren, gerçeği görebilmeleri için kalpleri ve basîretlerinin üzerindeki perdeleri kaldıran" diye tefsir etmiştir (Tefsîru'l-Esmâ ve'd-Deavât, vr. 12b). Gazzâlî, “Fettâh”a, "yardımıyla her kapalı şeyin açıldığı ve hidâyetiyle her müşkülün çözüldüğü isim" şeklinde mânâ verdikten sonra, şöyle demektedir: "Bazen ülkeleri düşmanlarının ellerinden çıkarıp peygamberleri için fetheder ve, "Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik" (48/Fetih, 1) der. Bazen de velîlerinin kalplerinden perdeyi kaldırıp yüceliğinin iklimine ve azametinin güzelliğine giden kapıları onlar için açar ve, "Allah'ın insanlara açacağı rahmeti kimse tutamaz. O'nun tuttuğu rahmeti de kimse salıveremez" (35/Fâtır, 2) der. Gayb ve rızık anahtarlarını elinde bulunduran Allah elbette Fettâh olmaya lâyıktır" (Gazzâlî, el-Mekasıdu'l-Esnâ, s. 91-92). Ebû Bekir İbnü'l-Arabî ise Fettâhın üç ilgi alanı olduğunu söyler:

Yokluk kilidini açıp nesne ve olaylara varlık kazandırmak,

Bilinmeyeni kelâmı ile açıklamak ve her müşkülü çözmek,     

Rızık ve nasip kilitlerini açmak. Bu sonuncu tecellî kıtlıktan sonra yağmur, fakirlikten sonra zenginlik vermek sûretiyle maddî alanda olabileceği gibi, üzüntüyü sevince, sapıklığı hidâyete, mâsiyeti tâate, günahkârlığı tevbeye, mağlûbiyeti zafere ve cehâleti ilme çevirmek sûretiyle mânevî alanda da gerçekleşebilir (Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, el-Emedü'l-Aksâ, vr. 99b). İmam Kuşeyrî'ye göre Allah'ın Fettâh olduğunu bilen bir insana yakışan, O'nun lutuf ve kereminin mutlaka geleceğini ummak, acele etmeyip İlâhî hükmün yerini bulmasına hazır olarak beklemek ve O'nun hükmünde zaman açısından herhangi bir değişikliğin olmayacağını bilmektir (İbn'l-Arabî, et-Tahbîr fi't-Tezkîr, s. 42).

Esmâ-i hüsnâyı kendine özgü bir yöntemle tasnife tâbi tutan Ebû Abdullah el-Halîmî, Fettâhı Allah'ın kâinatı yönetmesini ifâde eden isimler grubu içinde mütâlaa etmiştir (el-Minhâc, I/202). Bu tesbit, isâbetli olmakla birlikte, yukarıda söz konusu edilen mânâları göz önünde bulundurarak Fettâha âit tecellîlerin insana yönelik olduğunu söylemek gerekir. Ebû Bekir İbnü'l-Arabî'ye göre Fettâh, "anlaşmazlıkları çözen (hâkim), hak ile bâtılı birbirinden ayıran" mânâsına alındığı zaman kelâm sıfatı yoluyla tecellî edeceğinden zâtî sıfat niteliği taşır. "Zafer veren, rızıklandıran, kalp gözünü açıp hidâyet lutfeden" anlamına geldiği yerlerde ise fiilî sıfatlar grubuna girer (el-Emedü'l-Aksâ, vr. 99b). Ayrıca Fettâh "hâkim" mânâsıyla, doksan dokuz isimden olan Hakem ve Muksıt isimleri ve Kur'an'da Allah'a nisbet edilen "kazâ" ve "fasl" kavramlarıyla belli bir ilgi içinde bulunduğu gibi, "rızık ve rahmet kapılarını açan" mânâsı yönünden Bâsıt, Muğnî, Mukît, Rezzâk, Rahmân ve Rahîm isimleri ve "zafer veren" anlamıyla da Mevlâ ve Nasîr isimleriyle mânâ yakınlığına sahip bulunmaktadır. [1]      

 


 

[1] Bekir Topaloğlu, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 12, s. 482-483