Makam-ı İbrahim (a.s.)

 

Makamı İbrahim ile ilgili iki rivayet söz konusu olmaktadır. Birincisi:Hz. İbrahim Kabe’yi inşa ederken, bu makamı iskele olarak kullandığı yer ve İkincisi ise; Hz. İbrahim’in zevcesi Hacer ve oğlu İsmail peygamberi görmeye geldikçe deveden iniş ve deveden binişinde bastığı taş... Taşta ise Hz. İbrahim’in ayak izleri vardır ve gümüş çerçeve içine alınmıştır.

Bulunduğu yer ise, Haceri’l-Esved ile Hivri’l-İsmail arasında kalan yerde bir miktar, Kabe’den uzak bir mesafededir. Tavaftan sonra makamı İbrahim’de, iki rekat namaz kılmak sünnettir.[1] Makamı İbrahim’in arkasında yer bulunmuyorsa Mescidi’l-Harama’ın her hangi bir yerinde kılanabilir.[2]

Kur’an-ı Kerimde altmış dokuz ayette, Hz. İbrahim ve onun tevhid anlayışı zikredilmiştir.

Makam-ı İbrahim’le ilgili Kur’an-ı Kerimde Cenabı Allah şöyle buyurmaktadır: “Kabe’yi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık; İbrahim’in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için, temiz tutun diye İbrahim ve İsmail’e ahd verdik[3]

İbn Amr b. As (r.a.) Resülullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Rükün ile makam Cennet yakutlarından iki yakut idi. Allah, onların nurunu almıştır. Eğer onların nurlarını almasaydı, (bununla) maşrikle mağrib (doğu ve batı) arasını aydınlatırlardı.[4]

Allah Beyt-i Muazzamayı, Kabe’yi insanların toplanacağı bir yer, kendilerini emniyette hissedecekleri bir makam, çevresinde huzur ve sükun bulacakları bir mekan olmasını istedi. Allah bu evin bizzat emniyet ve sükunet ve huzur yuvası olmasını arzu etti. İnsanlar, İbrahim’in makamında bir namazgah edinmekle emr olundular.[5]

Ayette, İbrahim’in makamı ile kastedilenin, Beyti’l-Haramın tamamına işaret edilmiştir. İman ve tevhid esasına dayalı İbrahim peygamberin mirasçıları olan müslümanların oraya yönelmesi, orayı kıblegah edinmesi elbette ki daha evladır. Zira burası Allah’ın evidir, Kabe’sidir.[6] Burası öyle sıradışı veya gelişi güzel herhangi  birimizin evi veya herhangi bir ev değildir. Bu, Allah’ın evi, Haceri’l-Esved de Allah’ın yeryüzündeki kudret elidir.

Allah salih kullarından, iki kuluna kendi evi olan Kabe’yi temizlemelerini, ziyaret edenler ve orada rüku’ ve secde edenler için, hazırlanmasını emretmiştir. İbrahim ve İsmail bu evin esas sahibi değildirler, sadece buranın bekçileri, Allah’ın emrine uygun şekilde, Allah’ı anan mümin kullara hazırlamak için Allah’ın emri ile orada bulunan ve bu Beyti’l-Atik’in hizmetçileri idiler.

Kabe’yi tavaf ettin ve sen emin bir beldede,

Emin bir yerde, emin ve güvenli olan bir evdesin.

Bu Allah’ın evi ve sen Rahman’ın huzurunda, ona misafir geldin.

Misafirin uyması gereken terbiye ve edebini sakın unutma!

Makamı İbrahim’e geç ve dua et, tıpkı İbrahim’in yaptığı dua gibi,

Kulaklarında yeniden canlanıyorcasına

Kalbinde yeniden yeşeriyorcasına,

Peygamber atası tevhid mücadelesinin bayrak ismi,

Hz. İbrahim önünde dururcasına,

Edeple makamına koş ve ona ulaş,

Çünkü O senin için ve ümmeti Muhammed’e duada bulunmuştu,

Git teşekkür et,

Şeytana ve azılı nemruta baş kaldırışının, asırlarca ne kadar kutlu bir direniş olduğunu hatırla,

Hatırladığını makamına yüz ve göz değil, gönül sürerek aşkla sevdayla dile getir.

Her şeyin faydasız,

Her şeyin manasız,

Tek gaye ve mananın dünya ve Ahiret köprüsü mesabesinde bulunan insanın miracının olduğu yer,

Yücelmenin ve yükselmenin merdiveni olan makam-ı İbrahim,

Sakın senin yücelmene engel olacak dünya yüküyle,

Seni mahrum bırakacak mağrur nefsinle, miraca çıkmayı deneme,

Geç makamda iki rekat namaz kıl, kimseyi ezme, kimselere yan bakma, bunlarda kim oluyor deme, orası emin belde orası güvenli bir ev o ev Allah’ın evidir.

Bir bak bakayım evin sahibi güceniyor mu?

Sakın sen sözünle, özünle, O’nu gücendirme!

Yaşat gönlünde İbrahim’i, İsmail’i,  Hacer’i, Hz. Muhammed Mustafa’yı

Onlarla mahşerde beraber olmak için fırsatı kolla,

Kur’an diliyle, peygamber sözüyle dua et,

Rükuya var, secde edenlerle secde et,

Bu makam öyle bir nezih makam ki, böylesini insanlık tarihi boyunca ne gördü ve ne de böyle bir makamla şereflendi.

Yoksa hala sen başka makamların peşinde misin? Dünyalık makamların ebedi makamların yanında bir hiç hükmündedir.

İnsanlığın uğrunda helak olduğu makamlar ve her gün helak olmak için, kapı kapı yüz sürenler, yerlerde sürünenler!

 Peki tüm bu makamlar ne makamlarıdır? Neye yarar kime ne kadar yar olur? Yoksa bu makamlar sana kabirde nur, haşirde gölge, sıratta şefaatçı, cehennemden necatına vesile olacak birer diploma mıdır, nedir?

Sakın bunlardan hiç biri değildir, deme; içimi kor ateş gibi yakma. Bütün dünya ve içindekilerin Allah katında bir sineğin kanadının değeri kadar, değer taşımadığını yoksa hatırlamadın mı?

Dünyalık makamlardan, makamı İbrahim’e dön, Sen ölmek için nasıl ölünür, tüm fani makamlardan saadete götürecek ve en kutsal makamların manasını anlamak için buraya gelmedin mi?

Hz. İbrahim gibi dua ve niyazda bulun.

“Ey Rabb’imiz! İkimizi de Sana teslimiyette sabit kıl.

Soyumuzdan da müslüman bir ümmet yetiştir.

Bize ibadet edeceğimiz yerleri göster.

Tevbemizi kabul et.

Zira tevbeleri en çok kabul eden ve hakkı ile esirgeyen Sensin.[7]

Rabb’im! Burasını emin bir şehir kıl,

halkından,

Allah’a ve Ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır.[8]

Rabb’imiz! Yaptığımızı kabul buyur,

şüphesiz ki,

Sen hem işitir,

hem de bilensin.[9]

İbrahim’ın (a.s.) makamı önünde duruyor ve bu harikaya, düşüncenin sınırlandırıcı yollarına şimdilik baş vurmadan, öylesine onun ayak izlerine bakmak ve buradan kendimizi bulmaya çalışmak... Miraca yükselmenin merdiveni, rahmana ulaşmanın asansörü konumunda olan, Makam-ı İbrahim’e bakmadan edemiyoruz. Çünkü varlığımızın gizli ve hayatı olumlayan köklerinden yavaş yavaş bir sevinç, bir coşku enzimi, sessiz bir ezgi yükseliyor bu makamdan...


 

[1] İmam Nevevi, el-İdah, s.245

[2] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla Ahkam Hadisleri, IV/257

[3] Bakara, 2/125

[4] Tirmizi, Sünen, Hadis no: 878

[5] Seyyid Kutup, Fizilali’l-Kur’an, I/241

[6] a.e., a  .y.

[7] Bakara, 2/129

[8] Bakara, 2/126

[9] Bakara, 2/127