Ramazan Orucunu Tutmak Kimlere Farzdır:

 

Ramazan ayı girdi mi buluğa ermiş sağlıklı ve ikamet halinde bulunan erkek kadın bütün müslümanların oruç tutmaları farzdır. Bu ay zarfında herhangi birileri hasta ya da yolcu olursa orucunu açar ve oruç açtığı günler sayısınca diğer aylarda oruç tutar. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Sizden her kim bu aya erişirse orucunu tutsun. Kim de hastalanır veya yolculukta olursa o günler sayısınca diğer günlerde (tutsun).” (el-Bakara, 2/185)

Aynı şekilde oruç tutamayacak kadar oldukça yaşlı yahut da herhangi bir vakit iyileşmesi umulmayacak kadar müzmin bir hastalığa yakalanmış olduğu halde Ramazan ayına erişen bir kimse, erkek ya da kadın olsun orucunu açar ve her bir gün için o beldenin temel gıdası türünden yarım sâ’ miktarını yoksullara yemek olarak yedirir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Ona güç yetiremeyenler de bir fakir doyumu fidye versinler.” (el-Bakara, 2/184)

Abdullah b. Abbas dedi ki: “Bu, buyruk yaşı ilerlemiş, kocamış, iyileşmesi ümit edilmeyen hasta kimseler hakkındadır.”[1]

İyileşmesi ümit edilmeyen hasta da, yaşlı kişi hükmündedir. Bunların imkânları olmayacağından oruçlarını kaza etmeleri söz konusu olmaz. Burada “güç yetiremeyenler” bu işten oldukça zorlananlar demektir.

Kadına özel olarak Ramazanda oruç açmasını mübah kılan bir takım mazeretler vardır. Ancak bu mazeretler sebebiyle diğer günlerde tutmadığı oruçlarını kaza etmesi de şarttır. Sözü edilen bu mazaretler şunlardır:

1- Ay hali ve loğusalık: Kadının ay hali ve loğusalık halinde oruç tutması haramdır. Diğer günlerde bu oruçlarını kaza etmesi icab eder. Çünkü Buhari ve Müslim’de Âişe radıyallahu anha’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bizlere orucu kaza etmemiz emrolunduğu halde namazı kaza etmemiz emrolunmazdı.” Bu ifadeleri kendisine bir kadının şu soruyu sorması üzerine kullanmıştır: Ay hali olan kadın niye orucun kazasını yapıyor da namazın kazasını yapmıyor? Âişe radıyallahu anha verdiği bu cevap ile bu hususların nassa tabi olunması gereken tevkifî meselelerden olduğunu açıklamaktadır.

Bunun hikmeti hakkında Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye, Fetvalarında[2] şunları söylemektedir: “Ay hali sebebiyle kadının kan kaybı söz konusudur. Ay hali olan bir kadın, ay hali sebebiyle kan kaybettiği vakitlerin dışında oruç tutma imkanına sahiptir. Dolayısıyla bu gibi hallerde oruç tutması mutedil olur ve bedene güç veren, bedenin ana maddesini teşkil eden kan da bu günlerde çıkmaz. Ay hali iken oruç tutması ise bu oruç zamanında bedeninin ana maddesini teşkil eden kanın da çıkmasını gerektirir. Böyle bir durum onun bedeninde bir zafiyet ve eksikliğe sebeptir. Orucunu mutedil sınırlar dışında tutmuş olur. İşte bundan dolayı ay hali dışındaki zamanlarda oruç tutması emrolunmuştur.”

2- Hamilelik ve süt emzirmek: Kadına yahut çocuğuna ya da aynı anda her ikisine zarar verebilen hamilelik ve süt emmek zamanında kadın, hamile iken ya da süt emzirdiği zaman orucunu açar. Diğer taraftan eğer kendisi sebebiyle oruç açtığında zarar sadece çocuk için söz konusu ise orucun kazasını yapar ve her gün için de bir yoksula yemek yedirir. Şayet zarar yalnız kendisinin ise o takdirde sadece kaza tutması yeterlidir. Bunun sebebi hamilenin ve süt emziren kadının yüce Allah’ın: “Ona güç yetiremeyenler bir yoksula yemek yedirirler”. (el-Bakara, 2/183) buyruğunun genel kapsamı içerisine girmeleridir.

Hafız İbn Kesir –rahimehullah- Tefsir’inde[3] şunları söylemektedir: “Kendileri yahut da çocuklarının zarar görmelerinden korkan hamile ve süt emziren kadın da bu çerçeve içerisindedir”. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye de şöyle demektedir: “Şayet hamile kadın cenininin zarar göreceğinden korkuyor ise orucunu açar ve her gün için bir gün kaza tutar, ayrıca her gün için bir yoksula bir rıtıl ekmek yedirir.”[4]

 


 

[1] Bunu Buhari rivayet etmiştir.

[2] XXV, 251.

[3] I, 379.

[4] Fetvalar, XXV, 318.