Gazve, lügat anlamı olarak “akın, saldırı, din uğruna yapılan savaş” demektir. Hadis ve siyer âlimlerinin kabul ettiklerine göre, asker sayısı az veya çok olsun, savaş için yahut başka bir maksatla, çarpışma yapılmasa bile Hz. Peygamber’in bütün askerî seferlerine gazve denilir. Peygamberimizin katılmadığı, bir sahâbînin kumandası altında gönderdiği askerî birliklere de seriyye denilir.
Vâkıdî ve İbn Sa’d’a göre Hz. Peygamber’in emir ve kumandasında yirmi yedi gazve gerçekleştirilmiştir. İbn Sa’d, Hz. Peygamberin gazvelerini şöyle sıralar: Ebvâ (H. 2/M.623), Buvât (2/623), Bedru’l-Ûlâ-Sefevâ (2/623), Zü’l-Uşeyre (2/623), Bedir (2/624), Benî Kaynuka (2/624), Sevik (2/624), Karkaratülküdr (3/624), Gatafân (3/624), Benî Süleym (3/625), Uhud (3/625), Hamrâü’l-Esed (3/625), Benî Nâdir (4/626), Bedrü’l-Mev’id (4/626), Zâtü’r-Rika (5/626), Dûmetü’l-Cendel (5/626), Müreysî (Benî Müstalik) (5/627), Hendek (Ahzâb) (5/627), Benî Kurayza (5/627), Benî Lihyân (6/627), Hudeybiye (6/628), Hayber (7/628), (Vâdi’l-Kurâ (7/628), Mekke’nin Fethi (8/630), Huneyn (Hevâzin) (8/630), Tâif (8/630), Tebük (9/630). (İbn Sa’d, Tabakat, 2/5-165).
Gerek strateji ve harp taktikleri, gerekse dinî ve siyasî sonuçları bakımından büyük önem taşıyan Hz. Peygamber’in gazvelerinin amacı, küfür ve bâtılın zulmünü ortadan kaldırmak, İslâmiyet’in yayılmasına engel teşkil eden unsurların tahakkümüne son vermek, yeryüzünde Hakk’ı yüceltmek, fitne ateşini söndürmek, insanları maddî ve mânevî baskılardan kurtarmak ve İslâmî gerçekleri onlara duyurmaktır. Rasûl-i Ekrem müslümanlara düşmanla gereksiz yere vuruşmayı değil; şartlar oluşup da savaş kaçınılmaz hale gelince sabredip direnmelerini tavsiye etmiştir (Buhârî, Cihad 112, 156; Müslim, Cihad 19, 20).
Araplar İslâm’dan önce çöl hayatının ağır şartlarını yağma ve baskınlar için bir sebep gibi görürler. Bundan dolayı kabileler arasında sık sık savaşlar meydana gelir. Kan döküldüktensonra da intikam duygularıyla kan dâvâları başlardı. Câhiliyye devrinde yapılan savaşlarda Araplar çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden hasımlarına acımasızca saldırır, esirleri çok defa işkence ederek öldürür, çocukları ok atmak için hedef tahtası gibi kullanır, esirlerin organlarını kesip gerdanlık yaparak kadınlarının boyunlarına iftiharla takarlardı. Bunların hepsini kaldıran Hz. Peygamber, gazvelerin hedefini “Allah’ın adını yüceltmek için cihad” olarak belirtti. Hayber savaşına çıkarken ashâbına ganîmet için değil; Allah için savaşacak olanların ordusuna katılabileceğini söyledi. Düşmanların çocuk ve kadınlarının, savaşa katılmayan yaşlı, hasta ve din adamlarının öldürülmesini, hayvanların ve ürünlerin yağmalanmasını, ağaçların kesilmesini, öldürülen düşman askerlerinin organlarının kesilmesini yasakladı. Esirlere temiz elbiseler giydirilmesi, karınlarının doyurulup istirahatlerinin sağlanması prensiplerini getirdi. Anlaşmalara sadâkat esasını koydu. Mûte savaşında olduğu gibi, İslâm devleti temsilcisinin milletlerarası haklardan mahrum kılınarak haksız yere öldürülmesini ve Mekke’nin fethinden önce olduğu gibi barış şartlarının ihlâlini ve ihlâlde ısrar edilmesini savaş sebebi telâkki etti. Kendisi başkalarının haklarına nasıl saygı gösteriyorsa onların da müslümanlara saygı göstermelerini istedi. Rasûl-i Ekrem’in emriyle gerçekleştirilen gazve ve seriyyeler dünya harp tarihinin bilinen en az kan dökülen savaşlarıdır.
Hz. Peygamber’den sonra genel olarak kâfirlere karşı yapılan seferlere ve bu maksatla gerçekleştirilen askerî faâliyetlere gazâ, İslâm’ın ışığından mahrum kalmış ülkelere iman nurunu götürmek gâyesiyle kâfirlerle savaşanlara da gâzi denilmiştir. İ’lâ-yı kimetullah için gazâ edenler, “De ki: Bize iki iyilikten -gâzilik ve şehidlikten- başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?” (9/Tevbe, 52) âyetini, “ölürsem şehid, kalırsam gâzi” şeklinde algılamışlardır.
Hulefâ-yı râşidîn döneminde özellikle İran ve Bizans’la yapılan savaşlarda mücâhidleri teşvik için Hz. Peygamberi’in gazvelerini anlatma geleneği başlamış, giderek kurumlaşan bu gelenek, Abbâsiler ve diğer müslüman devletlerde de devam etmiştir. Zamanla sadece Hz. Peygamber’in gazvelerini konu edinin eserler kaleme alınmış ve bunlara “megâzî” adı verilmiştir.