Vahyin Geliş Şekilleri:

 

Allah’ın, insan topluluklarıyla bir nevi konuşması sayılabilecek kurumsal vahyi, direkt değil bir başka elçi aracılığıyla gerçekleşir. Canlı ve cansız varlıklara bildirilen vahyin iki boyutu, -vahyin kaynağı Allah ve onu alan canlı veya cansız varlık- vardır. Rasullere bildirilen vahyin ise Allah, vahy meleği, rasul ve onların tebliğ ettikleri insanlar olmak üzere dört boyutu vardır.[1]

Kur’an’ın bildirdiğine göre Allah insanlarla üç şekilde konuşmaktadır: Ya Allah sözünü kulunun kalbine düşürür, ya ağacın arkasından Musa’ya nida ettiği gibi perde arkasından kuluyla konuşur veya bir melek vasıtasıyla konuşur.

“Kendisiyle Allah’ın konuşması bir beşer için olacak değildir; ancak bir vahiy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi başka.” (Şura: 42/51)

İşte rasullere gelen vahiyler, genel anlamda bu ayette belirtilen şekillerde olmuştur. Hadislerden ve sahabelerin sözlerinden çıkarılan bilgilere göre Rasulullah’a vahyin geliş şekil ve tarzları şöyledir:

1) Sadık Rüya: Vahyin ilk geliş şekli olup, Rasulullah’ın uyku halinde gördüğü ve sabah aydınlığı gibi apaçık gerçekleşen rüyalarıdır. Aişe’nin (r.a.): “Rasulullah hiç bir rüya görmezdi ki sabah aydınlığı gibi çıkmasın.”[2] sözleri vahyin bu çeşidine işaret etmektedir. İbrahim’in (a.s.) oğlu İsmail’i kestiğine dair gördüğü rüya olayı ve bu rüyayı gerçekleştirme girişimi, rasullerin uykuda gördükleri salih rüyanın, uyulması gereken bir vahy olduğuna delalet etmektedir.[3]

2) Meleğin görünmeden Allah’ın sözünü Rasulullah’ın kalbine düşürmesi şeklinde gelen vahiy: Rasulullah’a en zor gelen vahiy şekli bu idi. Zil ve çan sesine benzer bir ses duyardı. Bu ses devam ettiği müddetçe titrer ve hitabın heybetinden korkardı. Ses kesildiği zaman, Rasulullah vahyolunan sözleri kavramış olurdu. Tevhid, tehdit, vaad ve uyarıyı ihtiva eden ayetler bu şekilde gelirdi. Aişe’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Haris ibn Hişam’ın vahyin gelişi hakkındaki sorusuna Rasulullah şöyle cevab vermiştir:

“Bazen bana zil (çıngırak) sesi gibi gelirdi ki, benim için en ağırı budur. Benden ayrılınca ne dediğini anlamış olurum. Bazen de melek bir erkek şeklinde bana gelir, konuşur, ben de onun dediğini anlamış olurum.”[4]

Böyle bir vahyin geliş anında Peygamber (s.a.s) titrer, terler ve rahatsız olurdu. İbn Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste Rasûlüllah (s.a.s)'in âyetleri zabtetmekte zorluk çektiği dudaklarını kımıldattığı zikredilmektedir. Cenab-ı Allah, Peygamberine "Vahyi çabucak alması için dilini kıpırdatma, onu toplamak ve kıraatını sabit kılmak bize aittir. Öyle ise sana Kur'ân okununca sen onun kıraatına uy" (el-Kıyame, 76/16-18) uyarısında bulunmuştur. Bu âyetin nâzil olmasından sonra Rasûlullah Cebrail'i dinler, onun gidişinden sonra onun gibi okurdu.

3) Cebrail’in asli şekliyle görünüp ilahi emri duyurması şeklinde gelen vahiy: Cebrail bu şekilde iki defa görünmüştür. Birincisi risaletin başlangıcında Hira mağarasında meydana gelmiştir. Rasulullah bu dehşetli manzara karşısında dayanamayarak bayılmıştı. İkincisi de Mi’rac gecesi Sidretü’l-Münteha’da olmuştur. Fakat artık Rasulullah, böyle şeylere alışık olduğu için bu defa önceki gibi sarsılmamıştı.

4) Cebrail’in insan şeklinde görünerek getirmiş olduğu vahiy: Bu tür vahiy, Rasulullah’a en kolay geleni idi. Çoğu zaman Cebrail sahabeden Dıhye’nin suretinde görünerek gelirdi.  Rasulullah şöyle buyurdu: “Bazen bana delikanlı suretinde gelirdi.”[5]

5) Cebrail’in görünmeden, uyanık halde bulunan Rasulullah’ın kalbine ilka ettiği vahiy: Bu bir ilham değil, vahiydir. Şu hadis bu tür vahyi anlatmaktadır:

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Ruhu’l-Kudüs, kalbime hiçbir nefse rızkını tüketmeden ölmeyecek, diye üfledi. O halde Allah’tan korkun, rızkı güzel, meşru yoldan arayın.”[6]

Ruhu'l-Kudüs, Cebrail'dir. Cebrailin göründüğü hakkında bir delil yoktur. Hadisten de, meleğin görünmeden vahyi ilka ettiği anlaşılmaktadır.

6) Rasulullah uyanık iken doğrudan doğruya veya perde arkasından Allah’ın kelamını duyması şeklindeki vahiy: Bu tür vahye Rasulullah, Mi’rac gecesinde mazhar olmuştur. Namazın farz olması ve Bakara suresinin son üç ayeti vasıtasız olarak bu şekilde vahyedilmiştir.[7]

“Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidretü’l-Mühteha’nın yanında gördü.” (Necm: 53/12)

"Allah Musa ya da hitab ile konuştu" (en-Nisa, 4/164).

7) Cebrail’in, Rasulullah uykuda iken getirdiği vahiy: Müslim’in Sahih’inde Enes’den rivayet edilen hadiste geçtiği üzere Kevser suresi bu şekilde nazil olmuştur.

Rasulullah’ın yukarıda belirtilen vahiy şekillerinden almış bulunduğu vahiylerden ekserisi ayetler, bir kısmı ise kudsi hadisler ve hadisi şeriflerdir. [8]

 


 

[1] Hüseyin K. Ece-İslam’ın Temel Kavramları: 742.

[2] Buhari, Bed’ul-Vahy: 3.

[3] Kattan-Mebahis: 55; Saffat: 37/101-112.

[4] Buhari, Bed’ul-Vahiy: 2.

[5] Buhari, Bed’ul-Vahiy: 3.

[6] El-İtkan: 1/46; Hakim, Müstedrek.

[7] Buhari: Bed’ul-Vahy /1-5; Müslim: 4/1816-1817; Tirmizi: 2/146-149; Ahmed: 2/222, 4/158, 163, 256; Muvatta-Tenviru’l-Havalık: 1/206-207.

[8] Cengiz Yağcı, Şamil İslam Ansiklopedisi: 289.