Haşyet:

 

Fâtır sûresinin 28. âyetindeki kullanımından da anlaşılacağı üzere daha ziyade kendisine saygı duyulan varlık hakkındaki bilginin bir ürünü olarak ortaya çıkar. “...Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan (gereğince) korkar.” (35/Fâtır, 28) Âyette bahsedilen ilim, imanla birleşen ilimdir. İmansız bilgiye Kur’an’da “ilim” denilmediği gibi; bu tür bilgi sahibine de “âlim” sıfatı verilmez. Allah’ı bilip O’na tâzimde bulunarak saygı besleyen ve gereği gibi sakınıp O’ndan korkanlar ancak “âlim”dirler. Haşyet makamının âlimler, âbidler ve muhsinlerin makamı olduğu belirtilir.  

Haşyet, havf ile eş anlamlı bir kelime olduğu halde, literatürde havf daha çok maddî olan, gözle görülür sebeplerden kaynaklanan korkuyu; haşyet ise saygıdan doğan, ümide yönelik, yüceltmeyle birlikte bulunan bir korku duyma durumunu anlatmak için kullanılagelmiştir. Haşyet, uhrevî ve ilâhî bir korku anlamını yüklenmiştir. Kur’an’da yer yer havf kelimesiyle aynı anlamda da kullanıldığı görülür.

Haşyet, yalnızca insanların duyageldiği bir korku değildir. Taşlar, Allah korkusundan yuvarlanır (2/Bakara, 74) ve dağlar, insanları ürperten Kur’ân-ı Kerim’in kendilerine inmesi halinde Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olma durumundadır (59/Haşr, 21).