c) Semavi Kitapların Birinci Derecedeki Gerçekleriyle İlgili Yanlış Dü­şün­celerden Kaynaklanan Küfür Suçlarına Örnekler:

 

Allah Teâlâ'nın indirmiş olduğu vahiy, kutsal, dokunulmaz ve say­gı­değerdir. Binaenaleyh birer vahiy olan semâvî kitaplara, bu kitap­ların ger­çek içeriklerinden herhangi bir şeye karşı saygısızlık etmek, onu çar­pıtmak, yalanlamak ya da alay konusu yapmak İslam Dini'nden çıkmak için yeterli bir neden oluşturur. Buna göre:

Bir şahıs veya bir otoritenin yetkilileri ve mensupları yürürlükte bu­lu­nan Kur'ân ahkamından en az birini uygulamadan kaldırır veya uygu­lama­sını engellemeye çalışırlarsa kâfir olurlar. (Ancak uygulama­nın ge­nel bir fitneye neden olacağı, müslümanların ve İslam Ümmetinin bun­dan, belini doğrultamayacak şekilde olağanüstü bir ge­lişme ihtimali kar­şısında so­rumlu şahıs, örgüt ve kuruluşlar uygula­manın geciktirilmesi konusunda İslam âlimlerine danışabilirler.) [1]

Kur'ân ahkamı içinde yürürlükten kaldırılmış bir hüküm varsa bu hükmün yerine konmuş yasayı uygulayan, uygulamasını kolaylaş­tıran ve bu durumun farkına varıp rıza gösteren kimselerin İslam Dini ile hiç bir ilişkileri kalmaz. [2]

Bunu farkedip “Mustaz'af” (yani ezilmiş) durumunda olanlar ise Kur'ân'ın uygulandığı bir ortama göçünceye kadar “kendi nefislerine zul­metmiş” olarak günahkar sayılırlar. [3]

Kur'ân-ı Kerim'e karşı işlenebilecek küfür suçlarından bazı örnek­ler:

* Bir müslümanın kitabına “sinkâf” ile sövmek.

* “Allah buyuruyor ki ...” diyerek Kur'ân'da bulunmayan sözleri Allah Teâlâ'ya mal etme cüretinde bulunmak. [4]

* Kur'ân'da eksiklik, ya da beşer sözü bulunduğunu, veya ona daha sonra başka şeyler eklendiğini ileri sürmek.

* Kur'ân-ı Kerim'i çağdışı olarak nitelemek.

* Kur'ân'ın öngördüğü ceza ve miras âyetlerini adaletsiz ve acıma­sız bulmak ve bunu söz ve tavırla ifade etmek.

* Kur'ân-ı Kerim'in nassıyla kesin şekilde yasaklanmasına rağmen (süt kardeşle evlenmeyi, domuz etinden yemeyi, faizle muamele et­meyi, alkollü içki kullanmayı, zina etmeyi ve benzer) yasakları yasallaş­tıran “mürted” ülkelerin kanunlarına vicdanen saygı beslemek ve bu yasaları Kur'ân-ı Kerim'e tercih etmek.

* Vahyin (Allah kelâmının) yaratık olduğunu ileri sürmek.[5]

* Kur'ân-ı Kerim'den bir parça bile olsa onu çöpe atmak, çiğnemek, ya da herhangi bir şekilde ona saygısızlıkta bulunmak.

* Kur'ân'ın arapça değil, başka bir dille indiğini ileri sürmek.

* Kur'ân âyetlerini enstrüman eşliğinde terennüm etmek.

* Allah'ın yasakladığı bir şeye başlarken besmele çekmek.

* Haram bir fiil işledikten sonra onun sağladığı yarardan, kazanç­tan ve sevinçten sebep Allah'a şükretmek; Ya da haram bir şey yedikten sonra Elhamdülillah (yanı Allah'a hamd olsun) demek.

* Kur'ân okuyan kimse ile -okuduğu sırada- alay etmek.

* Kur'ân'a uymayı öğütleyen ve Kur'ân-ı Kerim ahkâmına göre ya­şa­mak üzere davette bulunan kimseye eziyet etmek, onu meczup ve mecnun gibi sıfatlarla niteyerek hakarette bulunmak ya da cezalandırmak

* Kur'ân'da fal açmak ve onu büyü, üfürük ve muska gibi çirkin iş­lerde araç olarak kullanmak.

* Kur'ân-ı Kerim'in ölü ruhuna okunmak üzere indiğine inan­mak.

* Zebur, Tevrat, İncil ve suhuflara hakaret etmek bu kitap ve suhuf­la­rın Allah tarafından gönderildiğini inkâr etmek.

* Kur'ân-ı Kerim'den önceki semâvî kitapların, şimdiki içerikleri­nin değiştirilmediğine ve indirildikleri zamanki gibi tamamen vahiy olduk­la­rına inanmak, ya da içlerinde vahiyden hiç bir eser bulunmadı­ğını ileri sürmek.

* Kur'ân-ı Kerim'in, zorba, sapık, kâfir, münafık ya da suçlu saydığı: Firavun, Haman, Karûn, Calût, Hz. Lût'un karısı, Hz. Nuh'un oğlu, Ebuleheb, Âd ve Semûd Kavmi ile Medine Halkından münafıklar gibi kim­selerin suçsuz, masum ve doğru yolda olduklarını kabul etmek, on­ları öv­mek, onlara taraf olmak ve beraatları için duada bulunmak.

* Kur’ân-ı Kerim’de kesinlik ifade eden emirlerden, nehiylerden ve hü­kümlerden birini (dolaylı da olsa) yalanlayıcı bir ifade kullanmak: “Alah ka­firleri cezalandırmayacak”;  ya da, “Allah kafirleri bağışlayacak” demek gibi... Halbuki Allah Teâlâ, örneğin Beyyine Sûresi’nin, altıncı Âyet-i Kerimesi’nde meâlen “Kitap ehlinden olan kafirler ve müşrikler sürekli olarak cehennem ateşindedirler; Onlar halkın en kötüleridir.” buyurmuş­tur. Binaenaleyh bu âyetteki ilâhî vaadi yalanlayıcı nitelikte sarfedilen bir söz küfre neden olabilir. [6] 

 


 

[1] Çünkü ashab döneminde de şartların gerektirmesi üzerine bazı ahkamın kısa bir süre için zorunlu olarak askıya alındığı bir gerçektir. Ancak onların bu türlü davranış­ları, daha sonraki dönemlerin yöneti­cilerinden farklı olarak İslamın ve müslümanların çıkarı doğrultu­sunda olduğu da yine ayrı bir gerçektir.

[2] Maide: 5/44

[3] Nisa: 4/97

[4] Bu tür ifadeleri kullananlar, söylediklerini kanıtlamak ya da tevbe etmek zorun­da­dırlar. Aksi halde suçlanmaktan kurtulamazlar ! Dolayısıyla İslamın dışladığı kimseler olarak muamele görmek duru­munda kalırlar.

[5] 7'inci, 8'inci ve 9'uncu Abbasi halifeleri Me'mûn (M.813), Mu'tasım (M.833) ve Vasık (M.842) döneminde (miladi dokuzuncu yüzyılın başlarında) Kur'ân-ı Kerim'in mahluk (yani yara­tık) olduğu yolunda ortaya bir tez atıldı. Bu teze inanıp inanma­dık­larını sap­tamak için, çağın alimleri halifenin emriyle sınava çekildiler. Ünlü Müctehid İmam Ahmed bin Hanbel de bunların arasında bulunuyordu. Bu şah­siyetle­rin kimisi -maalesef- şehid edildi; kimisi de İmam Hanbelî gibi zindanlara atıldı­lar. Nihayet Muhaddislerden İmam Ebu Abdirrahman Abdullah b. Muhammed el-Arzemî bu yüzden ifade verdiği bir sırada Halife El-Vasık'a ve Başkadısına yö­nelt­tiği çarpıcı bir soru üzerine bu konu tartışmadan kaldı­rıldı ve fitne bu suretle sönmüş oldu. (Bk. Müslim b. Haccâc, el-Kina ve'l-Esma' 1/523 Medîne-i  Münevvere İslâmî İlimler Üniversitesi yayını 1984 ; Celalüddîn Abdurrahman es-Suyûtıy, Tarikh'ul-Khulefâ S. 369)

[6] Ferit Aydın, İslam’da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 114-116.