"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır." (3/Âl-i İmrân, 189; 5/Mâide, 17, 18, 40, 120; 9/Tevbe, 116; 24/Nûr, 42; 45/Câsiye, 27; 48/Fetih, 14). "Göklerin ve yerin mülkü O'nundur." (2/Bakara, 107; 3/Âl-i İmrân, 189; 5/Mâide, 40; 7/A'râf, 158; 25/Furkan, 2; 39/Zümer, 44; 42/Şûrâ, 49; 43/Zuhruf, 85; 57/Hadîd, 2, 5; 85/Bürûc, 9). "Mülk O'nundur." (6/En'âm, 73; 35/Fâtır, 13; 39/Zümer, 6). Ve yine bkz. 3/Âl-i İmrân, 26; 17/İsrâ, 111; 22/Hacc, 56; 25/Furkan, 26; 40/Mü'min, 16; 64/Teğâbün, 1)
Bu âyetler ve benzerleri mülkün, hükümranlığın Allah'a âit olduğunu, gerçek mülk sahibinin O olduğunu vurgulamaktadır. Allah, mülkünü yönetme hakkını, yeryüzünde halîfe tâyin ettiği insana vermiştir. "Allah'a ve Rasûlüne iman edin ve (O'nun) sizi hâkim kıldığı, sizin yönetiminize verdiği şeylerden (Allah için) infak edip harcayın. Sizden, iman eden ve (Allah rızâsına) infak edip harcayanlar için büyük mükâfat vardır." (57/Hadîd, 7). Bu âyetten anlaşıldığı üzere mal, gerçekte Allah'ındır. İnsan, yeryüzünde halîfe olarak mala sahip olur; mal, aslında ona emânettir. Göklerin ve yerin mülkü Allah'a âittir. Mülkün gerçek sahibi Allah'tır. İnsanın mala halîfe kılınması, iki anlama gelebilir: Ya Allah adına malın üzerinde vekil kılınması, malın yönetiminin kendisine bırakılmasıdır. Yahut başkasından kendisine geçmesi, kendisi başkasının yerine geçip mala sahip olmasıdır. Mal denilen şey, böyle insandan insana geçen, insanların mülkiyetini birbirinden devraldıkları bir şey olduğu için âyette "cealeküm müstahlefîne fîh; başkasının yerine geçirildiğiniz, başkasının ardından size verilen şey" diye nitelendirilmiştir.
Şimdi insan, mülkiyeti geçici olarak elinde bulunan malı Allah yolunda harcarsa, aslında kendi malını değil; Allah'ın malını harcamakta; O'nun adına, O'nun yoluna vermektedir. Mülkün gerçek sahibi Allah olduğuna göre, neden Allah'ın malını, Allah'ın emrettiği yere harcamaktan çekinir, niçin kendisini mutlu edecek şeyden geri kalır? Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Sizi çokluk mahvetti. İnsanoğlu 'malım, malım' der. Yiyip tükettiğinden, ya da giyip eskittiğinden, ya da sadaka verdiğinden başka senin malın mı var? (Çünkü bundan ötesi başkasının eline geçecektir)." (Müslim, Zühd 3; Tirmizî, Zühd 31, Tefsir, sûre 102; Nesâî, Vesâyâ 1; Ahmed bin Hanbel, 4/24, 26)