“Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (sağlık ve bolluk zevki) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların (hazırlanmış) bir mekri/tuzağı vardır. De ki: ‘Mekr bakımından Allah daha çabuktur (yaptıklarının cevapsız ve gizli kalacağını sanmayın). Çünkü elçilerimiz kurduğunuz mekrleri/tuzakları mutlaka yazıyorlar.” (10/Yûnus, 21). Yani Allah, vereceği bir zararı, tattıracağı bir musîbeti, rahmeti gereği kâfirlerden kaldırınca onlar hile ve tuzak (mekr) düzenlemeye; şükür yerine küfür ve yalanlamadan vazgeçme yerine beklenmedik tavırlar sergilemeye kalkarlar. Zarar ve musîbetin onlardan kaldırılmasından sonra insanlar, nâil olacakları rahmetle öğütlenmekten (kendileri için nimet olduğunu itiraf etmekten) yüzçevirdikleri için, kavuştukları nimetin “tesâdüf” olduğunu söylemeleri de onların tuzaklarındandır. Allah’ın âyetlerine karşı tuzak planlamak için koşanlara de ki: Allah sizin hilenize karşı ceza vermekte daha süratlidir. Sizin cezânızı hazırlamıştır. Siz, İslâm’ın nûrunu söndürmek için nasıl tedbir alacağınızı kararlaştırmadan önce, o sizi azâba düşürecektir. Çünkü Allah, âlemin işlerini tedbir ve amellerin cezâsını takdir konusunda hile ve tuzaklarına karşılık, âhiretten önce, onları dünyada cezâlandırmaya öncelik vermiştir. O, onların hile ve tuzağını bilendir. Hile ve tuzak adına hiçbir şey, O’ndan gizli değildir.