Tedlîs ve Tağrîr

 

Tedlîs ve Tağrîr; daha ziyâde alış-verişlerde malın kusurunu müşteriden gizleme mânâsında kullanılırlar. Hud’anın bir türüdür. Tedlîs, daha ziyâde fiil ve gizleme yoluyla meydana gelen hileler; tağrîr ise, sözlü hileleri ifâde etmek için kullanılmıştır.

Tedlîs kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de geçmez. Tağrîr kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 27 yerde geçer. Türkçe’ye biraz anlam daralması ve kayması ile kibirlenmek, kibirle aldanmak anlamında kullanılan gurur, gururlanma (tağrîr) kelimesi bâzı âyetlerde şu şekilde kullanılır: “Münâfıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar ‘müslümanları dinleri aldattı (ğarra)’ diyorlardı.” (8/Enfâl, 49). “Bu, Allah’ın âyetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının sizi aldatmış olmasından dolayıdır.” (45/Câsiye, 35). “Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak.” (6/En’âm, 70). “Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (82/İnfitâr, 6). “Kâfirlerin memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın.” (40/Mü’min, 4)

Tağrîr, bir İslâm hukuk terimi olarak, akit yapılırken taraflardan birinin söz veya davranışıyla diğer tarafı kasten aldatmasını ifâde eder. Bir mala veya hakka piyasa değerinin çok üstünde veya çok altında fiyat verilmesi durumunda; bu netice, karşı tarafın söz ve davranışı sebebiyle aldanma (tağrîr) yüzünden meydana gelmişse, akdin feshine gidilebileceği İslâm hukukçularınca kabul edilmektedir. Böylece bir akitte ivazlar arasında aşırı dengesizlik bulunması halinde gabn-ı fâhiş sebebiyle akit fâsid olur ve ilgili tarafça feshedilebilir.

Tağrîr, fiyatta veya vasıfta olabilir. Sözlü veya fiilî olarak meydana gelmiş bulunabilir. Piyasayı bilmeyen alıcının fiyat konusunda yalan beyan ile aldatılması; malın vasfı veya kalitesi husûsunda (meselâ satıma konu olan hayvanın yaşı yanlış bildirilerek) yanıltılmış olması gibi durumlar sözkonusu olabilir. Bu gibi durumlarda akdin fâsid (bozuk ve sakat) olduğunda ve aldatılan tarafın da hıyâru’l-gabn ve tağrîr hakkı bulunduğundan söz edilir. Yanıltılan tarafa fesih hakkı tanınır. Aldatma ve yalan ile elde edilen kazanç haramdır. Bunun kullanılması ve tüketilmesi vebali çok ağır işlerdendir. Kul hakkına ilişkin olduğundan mutlaka telâfî ve tazmin edilmesi gerekir ve helâlleşilmesi lâzımdır. Rasûlullah (s.a.s.) “Bizi aldatan bizden değildir” (Müslim, İman 164) buyurmuştur. Akitlere yalan, hile ve desîse karıştırılmasını yasaklayan birçok hadis vardır.

Günümüzde reklâm yoluyla geniş kitleler etkilenmekte ve kötüye kullanıldığı zaman bunun zararlı sonuçları çok daha yaygın olabilmektedir. Tağrîr vakası, böylece ikili borç ilişkilerini aşarak sosyal boyut kazanmaktadır. Bu yüzden günümüzde tağrîrin, özellikle bu çapta ortaya çıkışına fırsat vermemek güncel bir ihtiyaç halinde hissedilmektedir. (7)