İleri Gelenler, Genelde Ehl-i Mekrdir/Sûikastçıdır:

 

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Her kentte ileri gelenleri (ekâbirini/büyüklerini), oranın mücrimleri/suçluları kıldık (bir süre kötülük yapmalarına fırsat verdik) ki, orada mekr/hile yapsınlar. Onlar kendilerinden başkasına hile/kötülük (mekr) yapmıyorlar, ama bunun farkında değiller.” (6/En’âm, 123). Yani, her beldede, oranın ahlâksız mücrimlerini (suçlu ve günahkârlarını), uluları/ileri gelenleri, reisleri, yöneticileri yaptık. Bunlar, bozgunculuğa daha elverişli ve insanları kendi yalan ve bâtıllarına uydurmaya sevk etme konusunda herkesten daha güçlü olduklarından, Allah (c.c.) âyette özellikle onları zikretmiştir (İbn Kesir, Kurtubî, Âlûsî). Zeccâc diyor ki: “Ahlâksızlar, günahkârlar, kavmin ileri geleni ve büyüğü olmuşlardır. Çünkü, insanların reisleri olmaları sebebiyle zulmetmeye, hîle yapmaya ve insanlara kendi yalan ve yanlışlarını ön planda tutmaya başkalarından daha elverişlidirler (F. Râzî, c. 3, s. 114).

Niçin Ahlâksızlar, Toplumun Ulularıdır? Fakat, niçin ahlâksız ve günahkârlar toplumun ileri gelen ve ulularıdır? Çünkü onlar, ehl-i hakkın gafleti, za’fiyeti, bölük pörçük olmaları, ehl-i bâtılın kendilerine kolayca musallat olacağını, saldırgan tutum sergileyeceklerini ve kendilerini onlarla (ehl-i hakla) beraber, bütün toplumun başında komutan, lider, ulu kişi tâyin edeceklerini bilmemeleri sebebiyle toplumun önderleri (ekâbir), uluları durumuna gelmişlerdir.

Ehl-i hakkın bölük pörçük olduğu, suçlularla yüz yüze gelmekten korktuğu, ahlâksızların toplanarak birlik beraberlik içerisinde güçlenip durdukları ve arzularını yerine getirmek için öne çıktıkları bir toplumda sünnetullah/Allah’ın kanunu, bu ahlâksız mücrimlerin topluma musallat olmaları, toplumda olmaları, ehl-i hakkı korkak ve cemaatten ayrılmış, işlevsiz fırkalar haline getirmeleri tarzında cereyân etmiştir. Hakkın kendisini koruyacak ve varlığını ortaya koyacak gücünün olması gerekir. Bu gücün olmaması durumunda, taraftarlarıyla birlikte bâtılın gücü ortaya çıkar. Temelsiz ve bâtıl fikir sahibi ahlâksızlar, belirgin bir statü kazanarak toplumun ulusu, komutan ve lideri durumuna gelirler.