Neden ahlâksız mücrimler, insanlara hîle yaparlar, haktan yüz çevirtirler, bâtıla sevk eder, fesat ve sapıklığa düşürürler? Ve niçin toplumun liderliğiyle ve önde geleni olmakla yetinmez, insanları kendi işleriyle baş başa bırakmazlar? Çünkü, ahlâksız mücrimler, toplum içerisinde hakkın ortaya çıkmasından ve insanların hakkın etrafında toplanmalarından ve böylece elden çıkan liderlikleri ve kaybettikleri mevzîleriyle suçluluklarının yalan ve yanlışlarının anlaşılmasından korkarlar. Bunun için suçlular geçmişte, peygamberlere düşman olmuş, insanları onların dâvetlerinden alıkoymuşlardır. Nitekim aynı şeyi Efendimiz Muhammed (s.a.s.) ve O’na tâbi olan mü’minlere de yaptılar. Ahlâksız suçluların devamlı yöntem ve davranışları şöyle olacaktır: Onlar, hakka dâvet eden mü’minlere her zaman ve zeminde düşmanlık ederler. Bu, her memlekette suçluların büyüklerinden ortaya çıkarak Allah’ın dinine ve bu dinin dâvetçilerine düşman pozisyonunda bulunmak sûretiyle cereyân eden kesin ve değişmez kanunudur. Allah’ın dini, bu suçluların büyüklerini insanlara musallat olan, onları hor ve hakir gören idare ve tasallutlarından soyutlayarak devre dışı bırakmayı emreder.