Tabiatı İtibarıyla Kötü Mekrin (Sûikastın) Çeşitleri:

 

Tuzağın bir türü olması ve tuzak kurulan kişi bakımından sûikast organize edenlerin hîle ve tuzakları bir derecede durmaz. Kur’ân-ı Kerim’in işaret ettiği mekr/tuzak sahiplerinin; mekrin karakteri, türü ve yapılan kişi açısından teşebbüs ettikleri sûikastın/kötü mekrin çeşitleri şunlardır:

1) Katl/öldürmek, hapis ve sürgün: Allah’ın elçileri ve onların bağlılarını öldürmek, hapsetmek ve yurtlarından sürgün etmek sûretiyle eziyet ederek hîle ve hazırlık içinde olmaları da suçluların, toplumun ahlâksızlarının tuzaklarındandır. Bu türün Kur’an’da geçen bir kısım örnekleri şunlardır:

a- Allah Teâlâ, yahûdilerin Meryem’in oğlu İsa (a.s.)’’ya yaptıkları hile ve tuzak hakkında şöyle buyurur: “Tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarına karşılık verdi; çünkü Allah (istese), herkesten daha iyi mekr kurar.” (3/Âl-i İmrân, 54). Bu âyetin tefsirinde, İsrâiloğullarının kâfirleri tuzak (sûikast) hazırlayınca, İsa (a.s.) onların bu küfrünü farketti. Onların mekrleri, Hz. İsa’yı öldürmek üzere el altından birtakım kimseleri tâyin etmiş olmalarıydı (Tefsîr-i Zemahşerî, c. 1, s. 366) denilmektedir.

b- Allah’ın bize Semud kavmi ve peygamberleri Sâlih (a.s.) ile ilgili hikâye ettiği ve onlardan bir grubun onu öldürmek üzere nasıl ittifak ettikleri haberleri de kâfirlerin peygamberlerini ve âilesini öldürmek sûretiyle sergiledikleri bir mekr/tuzak örneğidir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Şehirde dokuz kişi vardı ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar, ıslah etmezlerdi. Allah’a and içerek birbirlerine: ‘Biz, gece ona ve âilesine baskın yapalım (onları öldürelim), sonra velîsine: ‘Âilesinin öldürülüşünde bulunmadığımızı, doğru olduğumuzu söyleyelim’ dediler. (Bu şekilde) bir mekr/tuzak kurdular. Biz de onlar hiç farkında olmadan onlara bir mekr kurduk.” (27/Neml, 48-50)

Âyette zikredilen şehirden maksat, Sâlih (a.s.)’in kavmi Semud’un yaşadığı Hıcr’dir. Orda dokuz kişi vardı; onlar deveyi öldürmek üzere harekete geçen, kavmin en azgınıydılar. Kavmin ileri gelenlerinin çocuklarıydılar. Şehirde hep karışıklık çıkarırlardı, hiç ıslah edici/düzeltici değildiler. Yani, işleri güçleri, sırf anarşi çıkarmak olup yaptıklarına iyilik karışmazdı. Bunlar, aralarında yeminleşip bir gece ansızın Sâih (a.s.)’e ve âilesine tuzak hazırladılar. Bu mekr, Hz. Sâlih ve âilesine gizli tuttukları ansızın saldırı hazırlığıydı. Allah da onlara mekr hazırladı: Bu, Allah’ın, onların ve kavimleri Semûd’un bilmedikleri şekilde helâkiydi (Tefsîr-i Zemahşerî, c. 2, s. 372-373) denilmiştir.

c- Allah (c.c.), Kureyş kâfirlerinin Rasûlullah’a karşı planladıkları hile ve tuzaklardan; onu öldürmek, hapsetmek ve Mekke’den sürüp çıkarmak gibi kötü tavırlardan bahisle şöyle buyurmaktadır: “Hatırla ki, kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri, yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana mekr/tuzak kurarlarken Allah da (onlara) mekr kuruyordu. Çünkü Allah mekr kuranların en hayırlısıdır/iyisidir (Tuzağa düşmeye kim lâyık ise, Allah onu düşürür).” (8/Enfâl, 30). Bu âyet-i kerime, Kureyş kâfirlerinin Rasûlullah’a planladıkları sûikasta ve bu sûikastın türüne işaret etmektedir. Onların mekr/tuzaklarının haberlerinden biri de şudur: Mekke’de Dâru’n-Nedve’de toplanarak Rasûlullah’a yapacakları şey konusunda müşâvere ettiler. İçlerinden biri üç teklifte bulundu: 1- Tutuklama, yani hapsetme ve bağlama, 2- Kılıçlarıyla öldürmek, 3- Mekke’den çıkarmak.

2- Mekrin çeşitlerinden ikincisi, insanları, peygamberler ve tâbilerine eziyet etmeye tahrik etmek: Allah Teâlâ, Nuh (a.s.)’un kavmi ve tuzaklarından bahisle şöyle buyurur: “Büyük büyük mekrler/tuzaklar kurdular.” (71/Nûh, 22). Tuzak kuranlar reisleridir. Onların tuzakları ise, din konusunda hileleri, Nuh (a.s.)’a karşı planladıkları tuzakları, insanları ona eziyet etmeleri için tahrîk, ona meyletmekten, onu dinlemekten alıkoymak şeklindedir. İnsanlar şöyle diyorlardı: “Tanrılarınızı bırakmayın; Vedd’i, Suvâ’ı, Yeğûs’u, Yeûk’u ve Nesr’i bırakmayın.” (71/Nûh, 23). Onların tuzağı, câhil ve seviyesiz insanları Nûh (a.s.)’un öldürülmesine tahrîk etmek şeklindedir (Kurtubî, c. 18, s. 37) denilmektedir.

3- İnsanların hak dâvâdan alıkonulması: Geçmişte yapıp ettikleri ve her hâl u kârda planlayarak uygulayageldikleri tuzaklardan biri de, yaldızlı sözlerle, asılsız dedikodularla bu mübârek dâvâya attıkları iftirâlarla ve içinde bulundukları sapıklığı insanların nazarında süslemekle insanları haktan saptırmaya çalışırlar. Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “...Hayır, inkâr eden kâfirlere mekrleri/hileleri süslü gösterildi, (hak) yoldan çevrildiler.” (13/Ra’d, 33). Mücâhid diyor ki: “Onların mekri/tuzağı, içinde bulundukları sapıklık ve gece-gündüz bu sapıklığa dâvetleridir.” (İbn Kesir, c. 2, s. 526). Onların mekri/tuzağı, İslâm’a karşı öğütledikleri hileleri, şirkleri ve bâtıllarını süslemeleri şeklindedir (Tefsîr-i Âlûsî, c. 13, s. 162).     

Allah’ın, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları kılıp orada mekr/hile yapmalarına fırsat vermesinde mekrden maksat, süslü söz ve yapmacık davranışlarla insanları sapıklığa çağırmalarıdır. Bu da, bir nevi hak dâvâdan yüz çevirtmedir. Mekke kâfirleri, her tepeye kâfir yandaşlarından dört kişi oturtur, geçmiş ümmetlerin peygamberlerine yaptıkları gibi insanları Peygamber’e uymaktan vazgeçirirlerdi (Mücâhid’den naklen Kurtubî, 7-79)

“Onlar yeryüzünde istikbâr/büyüklük taslamak ve kötü mekrler/tuzaklar kurmak (istiyorlar). Halbuki kötü tuzak, ancak sahibine dolanır. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın kanununda ne bir değişme bulursun, ne de Allah’ın kanununda bir sapma bulursun.” (35/Fâtır, 43). Onların düzenledikleri sûikastlar, tüm eziyetleri (tüm işkence çeşitleri) ve insanları imana gelmekten alıkoymalarıdır (F. Râzî, 26/34).