"(Onlar) Meleklerin "Selam sizin üzerinize olsun" diyerek iyilikle canlarını aldıkları kimselerdir." (Nahl: 16/32)
"Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaadolunan cennetle sevinin." derler." (Fussilet: 41/30)
"Melekler o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken onları bir görseydin." (Enfal: 8/50)[1]
"Melekler, küfürleri sebebiyle zulmedenlerin canlarını alacakları zaman onlar ‘biz hiçbir fenalık yapmazdık’ diye diye teslim olurlar. Hayır, Allah sizin neler işler olduğunuzu muhakkak ki çok iyi bilendir." (Nahl: 16/28)
Bu sayılanlardan ayrı olarak, daha birçok vazife ile mükellef melekler vardır. Bunlardan kimi Allah Teala’yı tesbih ve tahmid ile uğraşır, kimi Rasul-i Ekrem efendimize okunan salavat-ı şerifeyi ona ulaştırmakla vazifelendirilmiştir. Cuma günleri cuma namazına gelenleri tesbit etmekle ve hutbe okunurken içeri girerek hutbeyi dinleme görevinde olanlar vardır. Yeryüzünde kurulan ilim ve zikir meclislerini şenlendirmek üzere dolaşan melekler bulunduğu, kâinatta vaki olacak hadiselerin taksimatını yapanların varlığı ayet ve hadislerden anlaşılır. Ayrıca Mukarrabin denilen ve Allah Tealaya yakın bulunan son derece şerefli melekler mevcuttur. Şu ayet-i kerimede onlardan bahsededer:
"Ne Mesih İsa, ne en yakın melekler (melâike-i mukarrabin) Allah’ın kulu olmaktan çekinmezler. Kim O’na kulluktan çekinir ve kibirlenmek istenirse, düşünsün ki Allah onların hepsini huzurunda toplayacaktır." (Nisa: 4/172) [2]
Ebu Hureyre (r.a.) Efendimizin şöyle buyurduğunu anlatıyor:
"Cuma günü olunca, mescidin kapılarından her birinde, evvel geleni ve daha sonra gelenleri sırasıyla yazan melekler bulunur. İmam –minbere çıkmak üzere- geldiği zaman defterleri kapar ve hutbeyi dinlemeye gelirler. Erken gelen, bir deve kurban etmiş gibidir. Daha sonraki bir sığır, ondan sonrası bir koç kurban etmiş gibi sevap alır. Daha sonra gelen, Allah rızası için tavuk, en sonu bir yumurta hediyye eden gibidir."[3]