HAFAZA MELEKLERİ

 

Hafaza ve Kirâmen Kâtibîn melekleri İnsanların iyi ve kötü fiillerini kaydeden, onları koruyan meleklerdir. Kur'an'da "hafaza" (En'âm: 6/61), "muakkıbât" (Ra'd: 13/11), "rusulünâ... yektubûn" (Zuhruf: 43/80), "el-mütelekkıyân" (Kaf: 50/17), "rakıybun atîd" (Kaf: 50/18), "hâfizıyn" (İnfitar: 82/10), "kirâmen kâtibîn" (İnfitar: 82/12) kelimeleri ile ifade edilmektedirler. [1] 

İyi ve kötü her yapılanı gözetip hıfz etmek ve korumakla görevli melekler. Hafaza ve hâfızîn, hâfız kelimesinin çoğuludur.

Gözetlemeye memur melekler insandan hiç ayrılmaksızın her an onu murakabe etmekte ve her hareketini yazmaktadırlar. Bütünüyle bu işin nasıl olduğunu da bilemediğimiz gibi keyfiyetini bilmekle de mükellef değiliz.

"Muhakkak sizin üzerinizde hafız (gözetleyici) melekler var. Kiram (değerli) kâtipler var. Her ne yaparsanız bilirler." (el-İnfitâr: 82/10-12)

"Hafızın" gözetleyici, amelleri ezberleyen, muhafaza eden ve koruyan anlamında tefsîr edilmiştir. Âyette hafaza melekleri "kirâmen" değerli, şerefli sıfatlarıyla anılmıştır. Melekler Allah katında şerefli ve değerlidirler.[2] Bu suretle kalplerde o şerefli meleklerin yanında utanma ve toparlanma hissi uyarılmak istenmiştir. Zira insanoğlu yüksek mevkide bulunanların huzurunda söz, hareket ve davranış bakımından bir hata yapmamak hususunda son derece dikkatli ve itinalı hareket eder. "Kirâmen" vasfıyla anlatılan meleklerin her an ve her durumda kendilerini gözetlediğini bilen kimselerde huy ve davranışlarını dikkatle ve güzel bir şekilde yapmalarıdır.

Yaptığınız bütün işler melekler tarafından muhafaza edilmektedir.

"Yaptığınız bütün hileleri meleklerimiz kaydediyor." (Yûnus: 10/21)

"İnsanın arkasında ve önünde, Allah'ın emriyle onu koruyan ve yaptıklarınızı kaydeden melekler vardır." (er-Ra'd: 13/11)

Rasûlullah (s.a.s) hafaza meleklerinin vazifelerini anlattığı bir hadiste şöyle buyurur:

"Bir müslüman bir rahatsızlığa düşünce Allah onu koruyan hafaza meleklerine şöyle emreder: "Kulumun her gün ve gecede yaptığı iyiliklerin sevabını ona bu hastalık müddetince yazın."[3]

“Gece melekleri ile gündüz melekleri sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelirler. Allah bu meleklere "kullarım ne yapıyorlar?" diye sorar. Melekler;

"Onlara vardığımızda namaz kılıyorlardı, ayrıldığımızda da namaz kılıyorlardı" derler.”[4]

İnsanın sağ ve sol omuzlarında bulunan hafaza melekleri insanın günah ve sevaplarını kaydederler. Bu melekler insandan cima, helâ ve gusül anında bu haller bitinceye kadar ayrılırlar. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyuruyor:

"Sizden hela ve cima hali hariç ayrılmayan Kirâmen Kâtibin'e saygı gösterin. İçinizden biri banyo yaptığında bir bez parçası ile avret mahallini örtsün"

Hz. Ali (r.a) da şöyle buyuruyor:

"Avret mahalli açık olduğu melek kişiye yaklaşmaz"

"Örtüsüz hamama girilince iki meleği kişiye lanet eder"[5]

Âlimler helâ ve cimâ halinde hafaza melekleri bulunmadığından dolayı, konuşmayı câiz görmemişlerdir.

Bazı âlimler kâfirlerin hafaza meleklerinin olmayacağını, çünkü onların durumunun belli olduğunu, amellerin yalnızca kötülük olduğunu, sağlarında bulunan meleklerin mü'min olmadıklarından hayır yapamayacağını ileri sürmüşlerdir. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurur:

"Mü'minler alametlerinden tanınırlar." (er-Rahman: 55/41)

Ancak genel olarak İslâm âlimleri kâfirlerin de hafaza meleklerinin olduğunu kabul etmişlerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Kitabı solundan verilene gelince..." (el-Hâkka, 69/25)

"Kitabı arkasından verilene gelince..." (el-İnşikâk, 84/10)

Bu âyetler kâfirlerin kitaplarında hafaza melekleri tarafından yazıldığını gösterir. Sağda bulunup hayır yazan melekler de kendisi bir şey yazmasa da solda bulunan meleğe kâfirlerin kötülüklerini yazarken şâhitlik yapar.[6]

Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyuruyor:

"Allahu Teâla şöyle buyurmuştur: "Kulum bir günah işlemeye karar verirse onun cezasını yazmayın. Şayet o kötülüğü işlerse ona bir günah yazın. Bir iyilik yapmaya karar verirse yapmasa bile ona bir iyilik yazın. Yaparsa on iyilik yazın "[7]

Bu kudsî hadiste bildirilen karar vermek duygularla ilgili bir özellik olduğu için bunu hafaza melekleri nasıl tespit ederler meselesi tartışılmıştır. Bu husus Süfyan es-Sevrî'ye sorulunca şöyle cevaplandırmıştır:

"Kul iyiliğe karar verince ondan bir misk kokusu yükselir. Kötülüğe karar verince de leş kokusu yükselir. Bunu melekler duyar ve yazarlar"[8] Nitekim âyet-i kerime de şöyle buyurulmuştur.

"Hatırla ki (insanın) sağında ve solunda oturan, yaptıklarını tespit eden iki melek vardır. İnsan bir söz söylemeye dursun, mutlak onun yanında (hayır ve şerrini) görüp gözetlemeye hazır bir (melek) vardır" (Kâf: 50/17-18)

Hafaza melekleri, sağ ve sol tarafta bulunan melekler Allah katında değerli, şereflidir. Kul helâ, cimâ', banyo gibi avret mahallerinin açılmasına sebep olacak hallerde olunca bu melekler geçici olarak ayrılır.[9]

Hafaza Melekleri insanı, Allah'ın henüz gerçek­leş­memiş kazalarından, belalarından ve intikamın­dan yine Onun izniyle korurlar.

Gerçekten de insan, risklerle ve tehlikelerle dolu bir dünyada yaşa­mak­tadır. Bunlara, ayrıca işlediği kötülüklerin karşılığı olarak Allah Teâlâ'dan her an gelebilecek intikam darbelerinin ihtimallerini de ek­le­yecek olursak onun yaşadığı yıllar boyu ne büyük bir manevi koruma al­tında bulundu­ğunu kestirebiliriz. Bu girift olayın içyüzünü daha de­rin­lemesine bilmek bi­zim için mümkün değildir.

Ancak bu kadarıyla bile Rabbimizin bizi ne çetin bir sınavdan geçir­di­ğini, bizzat hayatımıza karşı yaratmış bulunduğu tehlikelerin bile ge­lip bizi bulmasına melekleri engel yaparak bu sınavda bize nasıl süre tanıdı­ğını bu âyetlerden ibretle öğreniyoruz. Doğrusu bu bir ilâhî lütuf ve bize bir müjde olsa gerektir.

Dolayısıyla insanın, bu harika nöbetçilerini her zaman hatırlayarak özel­likle kuytularda, zifiri karanlıklarda ve tehlikelerle burun buruna ol­duğu anlarda onların kendisini korumaya devam etmeleri için Allah'a dilekte bulunması -Allah'ın izniyle- belaların bertaraf olmasına bir vesile oluştura­bilir. Bu, aynı zamanda insanın, Rabbiyle olan irtıba­tının güçlü­lük ve sürek­liliğini kanıtlamış olur.[10]


 

[1] Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.

[2] Taberî, Tefsîr: 30/88.

[3] Dârimî, Rikâk: 56.

[4] Buhârî, Ezân: 31, Mevâkit: 16, Nesâî, Salât: 21.

[5] Kurtubî, el-Câ'm'î li-Ahkâmi'l Kur'ân: 29/248.

[6] Kurtubî, el-Câ'm'î li-Ahkâmi'l Kur'ân: 29/248.

[7] Müslim, İmân: 203.

[8] Kurtubî, el-Câ'm'î li-Ahkâmi'l Kur'ân: 29/248.

[9] Zübeyr Tekkeşin, Şamil İslam Ansiklopedisi: 2/290-291.

[10] Ferit Aydın, İslam’da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 240-241.