Câmiler, ilmî eserlerin muhâfazası ve âlimlerin istifâdesine sunulması bakımından da görev yapmıştır. Müellifler bağlı oldukları şehir veya mahalle câmilerine, isteyenlerin okuması için eserlerinin birer nüshasını bağışlamayı âdet edinmişlerdi. Bunlar “hizâne” denilen dolaplarda muhâfaza edilir, bazen de câminin bir köşesinde kütüphane şeklinde düzenlenirdi. Meselâ, Horasan’ın en büyük şehri olan Merv’deki on kütüphanenin ikisi, câmide bulunuyordu. Vakıf eserlerden oluşan, Azîziye ve Kemâliye denilen bu iki kütüphaneden sadece birincide 12.000 civarında kitap vardı (Mu’cemü’l-Büldân, V/114). Mısır câmilerinin bazılarında da oldukça büyük kütüphaneler mevcuttu.
Osmanlı câmilerindeki eğitim ve kültür faâliyetlerini tamamlayan önemli bir unsur da çok yaygın olarak görülen câmilerde kütüphâne tesisi geleneğiydi. Câmi derslerini takip eden talebe ve namaz vakitleri arasında boş vakti olan cemaat için bu kütüphaneler çok faydalı olmuştur. Osmanlı câmi kütüphaneleri, ya Mekke ve Medine Harem-i Şeriflerindeki Mahmûdiye kütüphanelerinde, Ayasofya ve Süleymaniye örneklerinde olduğu gibi câmi içerisinde demir şebeke ile ayrılan bir kısma yerleştirilmiş veya Beyazıt Veliyyüddin Efendi, Kayseri Râşid Efendi, Konya Yusuf Ağa kütüphanelerinde olduğu gibi câmiye bitişik olan ve bir iç kapı ile girilip çıkılan ek binalarda tesis edilmiştir.