Mescidlerde müslümanlara nasihat edip, etkili sözlerle cemaatin dinî gayretlerini artırmaya çalışan kimselere vâiz denilir. Hz. Peygamber, ashâbın istekli anlarını gözeterek belli zamanlarda câmide vaaz veriyordu. Râşid halîfeler zamanında Abdullah bin Mes’ud da bunu örnek alarak etrafında toplananlara haftada bir gün vaaz etmeyi uygun bulmuştu. Hz. Ömer döneminde Temîm ed-Dârî, halîfe cuma namazı için câmiye gelmeden önce vaaza başlardı. Hz. Osman döneminde de kendisine haftada iki defa vaaz etme izni verilmişti ki bu zât, ilk kaas (çoğulu; “kussâs”, kıssacı, vâiz) olarak kabul edilir. Vâiz ve kaas tâbirleri çok defa birbirinin yerine kullanılırsa da kussâs, daha çok, dinleyici toplamak maksadıyla anlatımlarına asılsız hikâye, efsâne ve masallar karıştırdıkları için vâizlerden ayrı değerlendirilmiş ve kendilerine iltifat edilmemesi istenmiştir. Hz. Ali’nin Basra Câmiinde kussâsı kovduğu rivâyet edilir. Ancak kussâs, hemen her dönemde câmilerde resmen görev yapıyordu.