Bu Üç Mescid, Günümüzde Müslümanların Esâretini Haykırıyor!..

 

Ne yazık ki, en faziletli bu üç mescid de farklı şekillerde hür değil. İslâm ümmetinin malı ve kutsal değeri olan Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî bir kral ailesinin keyfî yönetimindedir.  Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu, Kur’an’da mübarek kılındığı bildirilen bölgede yer alan Kudüs ise siyonist kâfirler tarafından işgal edildi. Bu işgalle beraber Mescid-i Aksâ ve onun yanında bulunan diğer İslâm mirası siyonist tehdidi altındadır. Diğer mescidlerin birçoğu da İslâm dışı siyasî anlayışların kontrolündedir.

Mü’minlerin kalbi Allah’ın evidir. Câmiler de Allah’ın evidir. Her müslüman, kalbinde Allah’ın evini taşır. Câmiler, kentin içindeki rûhânî merkezlerdir; dünyanın rûhâniyeti ise Kâbe’de odaklaşır. O Beytullah’tır. Önce, Mekke’yi mi kaybettik; yoksa kalplerimizi mi? Mekke, kalplerimizde imanî zaafımızın karanlığında mı kayboldu?

Herhalde önce kalplerimizdeki imanı kaybettik. Sonra mâbedlerimizi, câmilerimizi ve Mekke, bütün bunların toplamı olarak tıpkı câmilerimiz gibi fonksiyonunu kaybetti. Mahkûm hale geldi. Kalplerimiz, câmilerimiz ne halde ise Kâbe de o halde. Mekke, bizim aynamızdır; biz de Mekke’nin. Mekke, haksızlıklara, zulme ve sömürüye karşı bir kıyam yeri olması gerekirken (5/Mâide, 97), bir meskenet yuvasına döndürülmek, bir emin belde olması gerekirken kan ve gözyaşının yurdu haline getirilmek isteniyor!

Fâiz haramdır. Ve Mekke’de haccedebilmek için hür olmamız gerekli. Gerçekten müslümanlar bugünkü dünyada hür müdürler ve hacca gitmek için ödedikleri fâizin hesabını nasıl verecekler? İlk kıblemiz Kudüs’ün işgaline bile son verecek irâdeyi ortaya koyamayan bir Haccın temsil ettiği rûhânî atmosferin  kemâlâtından ciddi olarak şüphe etmek gerekir. Haccın normal şartlarda rükûnları bellidir. İslâm’ın genel ilke ve prensipleri ışığında Haccı değerlendirdiğimizde birçok boşluklar bulunduğu görülecektir:

Bugün en basitinden kendisine hac farz olan birinin haccedebilmesi için Suudi polisinin o kişi hakkında iyi not vermesi gerekir. Sakalınızın tipi, ya da nereden geldiğiniz, fikrî ve siyasî kanaatleriniz sizin haccetmenize engel teşkil edebilir. Allah indinde kusur olmasa da Suudi kralının memurları indinde suçsa yine de haccedemezsiniz. Onlar bizden olduklarını söyleyen ulu’l-emirler olarak, biz kabul etmesek bile üzerimizde hüküm sahibi olduklarını sanmaktadırlar.

Mekke de en az câmilerimiz kadar ruhundan soyutlanmıştır. Günümüzde hac, işin ilâhî ve istişârî yönü bir kenara bırakılıp sadece bir törene dönüştürülmüştür. Haccın anlam ve hikmeti bir kenara itilmiştir. Suud kralları sözde hâdimlikten bahsetseler de, vize uygulamaları ile, doğrudan doğruya mukaddes topraklar üzerinde egemenlik/hâkimiyet haklarını kullanmaktadırlar. Bu uygulama, Suudi krallığına mânevî bir meşrûiyet bandrolü olarak kullanılmak istenmektedir. Oysa bugün bunun mümkün olmadığını Suudi kralı dışında hemen herkes bilmektedir.

Kutsal yerler sorununun âcil olarak çözümü gereklidir; Kâbe, Mescid-i Aksâ ve câmilerimiz... Buraların uluslar arası statüsünün teminat altına alınması gerekir. Bu da ancak uluslar arası planda İslâmî bir velâyet sistemi ve temsilî şûrâ ile mümkün olabilir. (14)    

Müslümanların ibâdet edecekleri yere, bin bir güçlükle gitmesi, pasaport ve vize zorluklarına muhatap olması, harç ve toprakbastı gibi haraçlar alınması belirli yaştan sonra veya kota olarak belirlenen sayıdan fazla olan, daha önceden bu görevi yapmış olan müslümanlara hac ibâdeti için müsaade edilmemesi, sadece uçakla ve lütfen izin verilmesi, hac paralarının aylar önce toplanarak bankaya faize yatırılması, hac organizesinin laik bir devlet kurumu olan Diyanet Vakfı’nın dışında yapılamaması, hac masraflarının en az iki misli fazla alınarak, hacıların sırtından bazı şahıs ve kurumların hortumculuk yapması... müslümanlarca kabul edilemez, din özgürlüğüyle bağdaşamaz. “Allah, Kâbe’yi, o Beyt-i Haramı (saygıya lâyık evi) insanlar için kıyâm (yeri) kıldı...” (5/Mâide, 97) Buna rağmen, bırakın kâfirlere karşı kıyamı ve bunun için hac zamanında her ülkeden gelen müslümanlarla istişâre ve strateji planlarını, Amerika ve İsrail’i kınayan bir yürüyüş ve sloganı bile silâhla durduran bir rejim, insanlara siyasî bir mesaj, İslâm’ın hayata hâkim olması doğrultusunda Mescid-i Haram’ın uygun bir yerinde 15-20 kişiden oluşan bir cemaate bile sesli bir şey anlattırmayan, vaaz ve nasihate müsâade etmeyen yaklaşım, işgal zihniyeti değil de nedir? Müslüman halk, o yüzden o ülke rejimine Suudi Amerika demektedir. İnsanlar için toplantı ve güven yeri kılınan Allah’ın evi (2/Bakara, 125); savaşmanın, kan dökmenin yasaklandığı emin yer (2/Bakara, 191); küfrün ve şirkin her çeşidine ve Allah’ın hâkimiyetini tanımayanlara karşı insanlar için bir kıyam merkezi kılınan Kâbe (5/Mâide, 97), bugün ne kadar güven ve emniyet yeridir, toplantı ve kıyam yeridir?

Kral, Kâbe’ye kuşbakışı bakacak şekilde Beytullah’tan yüksek saray inşâ edemez. Mescid-i Haram’ın kapısına “Önce Allah, sonra vatan, sonra kral” yazdıramaz. Bu, Allah’la beraber başka şeyleri de bir araya getiren bir tür teslis (üçleme)dir. Hiçbir mescidde Allah’la beraber başka çağrılar yapılamaz (72/Cinn, 18). Kâfirlerle bile zorunlu haller dışında savaş yapılamayan emin beldede Amerika ve İsrâil’i protesto eden hacılara ateş açmaktan ve onlarca hacıyı öldürmekten çekinmeyen zihniyet kabullenilemez. Mekke, özel konumundan dolayı, herhangi bir devletin ulusal egemenliği içinde herhangi bir şehir olarak değerlendirilemez. Orası, bütün dünya müslümanlarının ortak şehri ve malıdır. Orada tek bir devletin bayrağı dalgalandırılamaz; bir rejimin özel kanunlarına tâbi tutulamaz. Herhangi bir mescid ve ibâdet yerini îmar eden, hatta kendi arsasına, tümüyle şahsî bütçesinden inşâ ettiren bir kimse bile, o yeri şahsî malı gibi kullanamaz, bazılarını o mescide kabul etmeme hakkına sahip değildir (2/Bakara, 114).   

Tüm müslümanların ibâdet edecekleri bir yerde, bir kimsenin sahiplik iddiası geçersizdir. Mekke ve hac organizasyonunun, Mekke ve Medine yönetiminin müslümanlardan oluşacak uluslar arası bir kurulun denetimine ve idaresine verilmesi İslâm’ın ve müslümanların hakkıdır. İslâm Konferansı veya başka bir teşkilâtın bünyesinde teşekkül edecek bir kurul, her sene hac organizasyonunu üstlenir ve bunu uygular. Her ülkenin çıkardığı hacı adayı sayısına göre kurulda temsil edilecek delegeler hac boyunca sağlanan döviz gelirlerini de organizasyon masrafları olarak kullanabilirler; artan miktarı da  o bölgelerin temizlik, nizam ve intizamına, onarımına harcarlar.

Mescid-i Aksâ’nın yürekleri yakan durumu, mü’minlerin boy aynası, boy ölçüleri için gösterge... Hıristiyanlık, yahûdilik ve İslâmiyet açısından da kutsal bir kent, etrafı mübarek kılınan belde (17/İsrâ, 1). Oraya hâkim olan, dünyaya hâkim olmuştur denebilecek bir simge ve psikososyal moral ve güç kaynağı.

Günümüzdeki durumu belirtmeye gerek var mı bilmiyorum; Fesad, katliam, vahşet, dehşet... Siyonizm ve emperyalizm, sadece Kudüs’ümüzü değil; İslâm âlemini işgal altında tutuyor. Kudüs’ün, Mescid-i Aksâ’mızın işgalden kurtulması için çalışmak, tüm gayretimizi seferber etmek, cihad etmek farz-ı ayın.