Kur'ân-ı Kerim'de Mescid Kavramı  

 

“Mescid” kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de 22 yerde geçer; Bu kelimenin çoğulu olan “mesâcid” kelimesi de toplam 6 âyette zikredilir. Mescid kelimesinin türediği kök olan “secde” ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de toplam olarak 92 yerde kullanılır.

Mescid kelimesi Kur’an’da tekil ve çoğul olarak, ayrıca sıfat tamlaması şeklinde kullanılır. Kâbe ve çevresini ifade eden Mescid-i Harâm 15 yerde, Mescid-i Nebevî veya Mescid-i Kubâ’nın kastedildiği “takvâ temeli üzerine kurulu mescid” (9/Tevbe, 108), Kudüs hareminin kastedildiği Mescid-i Aksâ (17/İsrâ, 1) ve münâfıkların Hz. Peygamber’e sûikast tertiplemek üzere binâ ettikleri Mescid-i Dırâr (9/Tevbe, 107) birer âyette zikredilmektedir.

Kur’an’da mescidlerin Allah için yapılan binalar olduğu vurgulanarak, kullanılışında da sadece Allah'a ibâdete tahsis edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Hıristiyanlar kiliselerinde, yahûdiler de havralarında Allah'a şirk koşup O’ndan başkasına da duâ edip yalvararak, başkasını imdada çağırarak mâbedlerini puthaneye çevirdikleri gibi, mü’minlerin de mescidlerde böyle yapmamaları kesin bir dille ihtar edilir: “Mescidler, şüphesiz Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte başkasını çağırmayın, başka kimseye duâ edip yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).” (72/Cinn, 18) Bu âyetteki “mescidler” kelimesi şu şekillerde tefsir edilmiştir: 1) Namaz kılmak için binâ edilmiş yerler, câmiler, 2) Namaz ve ibâdet yalnız câmilere ve belli yerlere hasredilmiş olmadığından, bütün yeryüzü, 3) Bütün mescidlerin kıblesi olduğundan, “Mescid-i Harâm, 4) Secde ederken yere temas eden organlar. Dolayısıyla, Mescid-i Haram ve içinde namaz kılınan bütün câmi ve mescidler Allah’ın olduğu gibi, tüm yeryüzü mescidi de, insanların yaratıcısı önünde kulluk ve şükür simgesi olarak secde ettiği organları da Allah’ındır; Allah için ve Allah yolunda kullanılmalıdır.  

Kur’an’da; “içinde Allah'a ibâdet edilen yer” şeklindeki genel anlamıyla mescid, ehl-i kitabın mâbedleriyle beraber zikredilmektedir: “Allah, bir kısım insanları, diğer bazılarıyla defetmeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi...” (22/Hacc, 40). Kur’ân-ı Kerim, i’tikâf için en elverişli mekân olarak mescidleri gösterir (2/Bakara, 187). Allah Teâlâ, mescidleri, nûrunun aydınlattığı yerler olarak zikreder (24/Nûr, 35-36).

Mescid inşâ etmek, îmar, tamir ve koruma hakkının sadece mü’minlerin, imanını eylemleriyle isbat eden, namazı ikame edip zekâtını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan müttakî mü’minlerin hakkı olduğu, böyle şerefli bir görevi ancak böyle şerefli insanların yapabileceği ifade edilir (9/Tevbe, 18). Allah'a şirk koşanların, şirklerini itiraf eden veya davranışlarıyla bunu kabullenenlerin Allah’ın mescidlerini imar ve inşâ etmeye, hakları ve yetkileri yoktur; onların pis ellerini ve haram paralarını böyle mübârek yere bulaştırmaları yakışık almaz ve buna izin verilmemelidir (9/Tevbe, 17). Bu iki âyet, aynı zamanda mescide taraftar olup olmamayı, imanla küfrü ayıran bir alâmet olarak da değerlendirilebilir. Mescidin îmarı ile ilgili ifade, mescidlerin fizikî imarları gibi, aynı zamanda cemaate katılarak mânevî îmar ve hayatiyetine katkıda bulunmayı, bir iman ve takvâ alâmeti olarak görmemizi de gerektirir.

Allah’ın mescidlerinde ve yeryüzü mescidinde Allah’ın zikredilmesine, O’nun hatırlanıp hatırlatılmasına engel olan ve maddî ve mânevî yönden mescidleri harâb edenlerden daha büyük zâlim olmaz. En büyük zulüm, kişileri Allah’dan alıkoymaktır (2/Bakara, 114). Bâzı âlimler, Hz. Peygamber’in, “yeryüzü bana mescid kılındı” hadisini delil göstererek ibâdet edilen tüm yerlerin mescid olduğunu, "Allah'ın mescidlerinde O'nun adının zikredilip anılmasına engel olan ve mescidlerin harap olmasına çalışandan daha zâlim kim vardır?!...” (2/Bakara, 114) âyetini de “Allah’ın dinine muhâlefet edenden daha zâlim kime olabilir?” şeklinde açıklar. Sadece Allah'a ibâdet edilmesi (1/Fâtiha, 5) gereken yeryüzü mescidinde Allah'a açıkça isyan yapılması ve sadece Allah'a kulluk yapmak isteyenlere engeller çıkarılması, işkenceden daha büyük zulüm, insanın en doğal haklarına tecâvüzdür.  

"Allah'ın mescidlerinde O'nun adının zikredilip anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zâlim kim vardır?! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir (Başka türlü girmeye hakları yoktur). Bunlar için dünyada rezillik, âhirette de büyük azap vardır." (2/Bakara, 114)

“Sana haram aydan ve onda savaşmanın doğru olup olmadığından soruyorlar. De ki: ‘Haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Ancak (insanları) Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak; bunlar Allah katında daha büyük günahlardır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır... (Bakara, 217)

“De ki: ‘Rabbim bana adâleti emretti. Her mescidde yüzlerinizi O’na (kıbleye) doğrultun ve dini yalnız Allah'a has kılarak O’na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi yine O’na döneceksiniz.” (7/A’râf, 29)

“Ey Âdem oğulları! Her mescide gidişinizde ziynetli elbiselerinizi giyin (edep ve takvâ süslerini takının); yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (7/A’râf, 31)

“Allah'a şirk/ortak koşanlar, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şâhitlik ederlerken, (küfürlerinin farkında olup, bizzat itiraf ederlerken) Allah’ın mescidlerini i’mar etme yetkileri yoktur. Çünkü onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır.” (9/Tevbe, 17)

“Allah’ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler i’mâr eder. İşte, hidâyete/ doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (9/Tevbe, 18)

“Siz hacılara su veren ve Mescid-i Haram’ı onaran kimseyi, Allah'a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerle bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar, Allah katında eşit değillerdir. Allah zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez.” (9/Tevbe, 19)  

“Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar...” (9/Tevbe, 28)

“Bir de (mü’minlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr etmek, mü’minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Rasûlüne karşı savaşmış olanı beklemek için “mescid-i dırar” (bir zarar mescidi) kuranlar ve ‘(bununla) iyilikten başka bir şey niyet etmedik’ diye mutlaka yemin edecek olanlar da vardır. Halbuki Allah, onların kesinlikle yalancı olduklarına şâhitlik eder. Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescid içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda, temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da temizlenenleri sever.” (9/Tevbe, 107-108)

“Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid-i Aksâ’ya girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” (17/İsrâ, 7)

“İnkâr edenler, Allah’ın yolundan ve -yerli, taşralı ayrımı yapmaksızın- bütün insanlar için (kıble) yaptığımız Mescid-i Harâm’dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilsinler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse, ona acı azaptan taddırırız.” (22/Hacc, 25)

“Onlar, başka değil, sırf ‘Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları, diğer bazılarıyla defetmeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak sûrette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, kavîdir/güçlüdür, azîzdir/gâliptir.” (22/Hacc, 40)

“Mescidler, şüphesiz Allah’ındır. O halde, Allah ile birlikte başkasını çağırmayın, başka kimseye duâ edip yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).” (72/Cinn, 18)

“(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin zikredilmesine izin vermiştir. Orada sabah akşam O’nu tesbih eder; Birtakım adamlar (Allah’ı tesbih ederler ki), ne ticaret, ne de alış-veriş onları Allah’ı zikirden, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (24/Nûr, 36-37)