Kavim/Ulus ve Ümmet

 

Kavim: Bu gün, “Türk milleti” şeklinde kullanılan tamlamanın doğrusu, “Türk ulusu” veya “Türk kavmi”dir. Kur’an’da üç yüzden fazla yerde geçen “kavim” kelimesi, Kitabımız’da üç anlamda kullanılır: Soy birliği, topluluk, kimseler. Kavim kelimesi, Kur’an’da bazen soy birliği ve ulus anlamında kullanılır (18/Kehf, 90, 93). Bu anlamıyla, zaman zaman kavmin adı açıkça söylenir: Âd kavmi (9/Tevbe, 70; 14/İbrâhim, 9), Semûd kavmi (9/Tevbe, 70; 14/İbrâhim, 9) gibi. Bazen de yönetimin başındaki kişi veya peygamber adıyla verilir: Firavun kavmi (26/Şuarâ, 11), Mûsâ kavmi (2/Bakara, 54, 60, 67; 5/Mâide, 20;;10/Yûnus, 87) gibi.

Kur’an’da geçen kavim kelimesi, bu kavimlerin medeniyetlerinden ve davranışlarından da söz eder. Gerek bu anlamıyla, gerekse aşağıda belirtilecek anlamlarıyla, geçmişte yaşayan kavim, topluluk ve kişilerin davranışlarından, kurdukları medeniyet ve davranış güzelliklerinden veya çöküşlerinden ibret alınması amacıyla söz edilir (14/İbrâhim, 9).

Kavmin, Kur’an’daki diğer bir anlamı, çeşitli özelliklere sahip topluluk, grup, küme ve halkı ifade eder (14/Ra’d, 11; 23/Mü’minûn, 46; 49/Hucurât, 11; 58/Mücâdele, 22; 60/Teğâbün, 13). Bu anlamdaki kullanımda, özellikle bir topluluğa gönderilen peygamberin adıyla belirtilir: Nuh kavmi (7/A’râf, 69; 9/Tevbe, 70; 11/Hûd, 89), Hûd kavmi (11/Hûd, 89; 13/Ra’d, 7), Sâlih kavmi (11/Hûd, 89), Lût kavmi (11/Hûd, 70, 74; 26/Şuarâ, 11, 160), İbrahim kavmi (9/Tevbe, 70; 22/Hacc, 43), Yûnus kavmi (10/Yûnus, 98) gibi.

Kur’an’da kullanılan kavim kelimelerinin büyük bölümü, olumlu veya olumsuz özellikteki kişileri anlatmak üzere söz konusu edilir: “Kavmun yûkınûn (yakînen iman edenler)” (2/Bakara, 118; 5/Mâide, 50); “kavmun yü’minûn (iman edenler)” (16/Nahl, 79; 29/Ankebût, 51; 43/Zuhruf, 88), “kavmun ya’kılûn/yetefekkerûn/yezzekkerûn (düşünenler)” (29/Ankebût, 35; 16/Nahl, 69; 2/Bakara, 164; 5/Mâide, 58; 6/En’âm, 126; 13/Ra’d, 3, 4), “kavmun ya’lemûn (bilenler)” (2/Bakara, 230; 6/En’âm, 97), “kavmun kâfirûn (kâfirler/inkârcılar)” (2/Bakara, 259, 264, 286; 3/Âl-i İmrân, 147; 27/Neml, 43), “kavmun zâlimûn (zulmedenler)” (2/Bakara, 258, 5/Mâide, 51; 23/Mü’minûn, 28; 26/Şuarâ, 10; 28/Kasas, 25), “kavmun cebbârûn (zorbalar)” 5/Mâide, 72), “kavmun müfsidûn (bozguncular)” 29/Ankebût, 30), “kavmun sâlihûn (sâlihler/iyiler)” (5/Mâide, 80).

Kur’an’da “kavim” sözcüğünün geçtiği âyetler, örnek bir medeniyetin kurulması yolunda temel ilkeler sunmaktadır. Bu âyetlere göre, şu özelliklere sahip toplumların, toplulukların veya kişilerin medenî olabileceği söylenebilir: İmanlı, bilgili, ince anlayışlı, her durumda aklını kullanan, olayların gerçek sebeplerine ve arka planına nüfuz edip yüzeysellikten kendini kurtaran, olaylardan gerekli dersi almasını bilen, tefekkür eden, kendisinin faydasını bilip gözeten, elindeki nimet ve imkânların değerini bilip ona göre kullanan, şımarıklık ve azgınlığa düşmeyip şükretmesini bilen toplumlar, topluluklar ve kişiler (2/Bakara, 118, 164; 5/Mâide, 450; 6/En’âm, 98; 7/A’râf, 32).

Medenî düzeye ulaşamayan toplumların/toplulukların ve kişilerin özelliklerini de şöylece sıralayabiliriz: Kâfir/inançsız, bilgisiz, bilinçsiz, anlayışsız, aklını kullanmayan, olayların derinliğine nüfuz edemeyip yüzeysellikte kalan, gerçekleri göremeyen, bozguncu, haksızlığı ilke edinen, içinde bulunduğu kötü durumun farkında olmayan ve kurtuluş için çare aramayan toplum, topluluk ve kişiler (3/Âl-i İmrân, 85; 5/Mâide, 22; 7/A’râf, 64; 10/Yûnus, 75; 37/Sâffât, 30).[1]     


 

[1] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasî Kavramlar, s. 166-168.