Hiçbir şüphe ve tereddüt taşımadan, itmi'nân-ı kalple Allah'ı Rab kabul edip, O'nun peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah'a teslim olan ve O'na ulaşan insanın nefsi (es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcânî, et-Ta'rifât, İstanbul 1283, s. 165; el-Gazalî, İhya-u Ulûmiddin, Beyrut (t.y.) III, 4).
Aslında nefs, bir şeyin kendisi, benliği, zâtı ve hakikatidir. Buna göre nefs-i mutmainne, o dereceye ulaşan insanın kendisi demektir (Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, VIII, 5814).
Nefs-i mutmainne, Kur'anda bir yerde geçmektedir: "Ey huzura eren nefis, sen Allah'tan ve O da senden râzı olarak Rabb'ine dön! Gir (iyi) kullarımın arasına! Gir cennetime!" (89/Fecr, 27-30). "Nefs-i mutmainne", genelde Türkçeye "huzura eren nefis" olarak tercüme edilmiştir. Bu dereceye ulaşmış olan bir insan, Allah Rasûlünün getirdiği her inanç ve ameli hak olarak kabul eder; Allah'ın dininin yasakladığından mecbûren değil, seve seve kaçınarak uzak durur; Allah yolunda ne fedâkârlık gerekiyorsa yapar; dünyanın İslâm dışı lezzet ve menfaatlerinden mahrum kaldığı halde, onları özlemez ve tersine bu konuda kalbi mutmain olarak hak dini takip edip çeşitli pisliklerden korunur. Nefs-i mutmainne dendiği zaman, bu vasıflara sahip olan insan akla gelir (Muhammed b. Cerir et-Taberî, Camiul-Beyân fi Te'vil'i Ayil-Kur'an, Mısır 1954, XXX,190 vd.; Muhammed b. Ahmed el-Ensârî el-Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmil-Kur'an, Kahire 1967, XX, 57 vd.).
Bazı âlimlere göre bu âyet, Hz. Osman (r.a.) hakkında nâzil olmuştur. Diğer bazı âlimlere göre ise, Hubeyb b. Adiy hakkında nâzil olmuştur. Mekkeli müşrikler onu idam edip yüzünü Medine'ye çevirdikleri zaman, Yüce Allah onun yüzünü Kâ'be'ye doğru çevirmişti (el-Kurtubî, el-Cami', XX, 58).
Nefs-i mutmainne derecesine ulaşan insan, dünyada bu şekilde Allah'a tam mânâsıyla teslim olmuş bir halde yaşar. Gönül huzuruna, rûhî saâdete ulaşır. Gam ve kederden uzak olur. Âhirette de Allah'ın iltifâtına nâil olur. Yüce Allah'ın nefs-i mutmainne seviyesindeki insana yönelik bu "Rabb'ine dön, (iyi) kullarım arasına gir, Cennetime gir" meâlindeki hitapların ne zaman vuku bulacağı hakkında da âlimlerin farklı yorumları vardır. Âlimlerin değişik tefsirlerine göre bu hitap ya ölüm ânında veya kıyâmet gününde yahut da Cennet'e girişte yapılacaktır (ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, VI, 233). (6)