Kâfirlerle Münafıkların Karşılaştırılması

 

Kur'an-ı Kerim, insanları mü'min, kâfir ve münafık olmak üzere üç grupta toplar. Bakara suresinin ilk beş ayeti mü'minlerden ve özelliklerinden bahsederken, sonraki iki ayet (6. ve 7. ayetler) kâfirlerden, ondan sonraki 13 ayet de (2/Bakara, 8-20. ayetler) münafıklardan ve onların özelliklerinden bahsetmektedir. 

Küfür, bütün inkâr çeşitlerini içine alan ve nifaka göre daha şümullü olan bir kavramdır. Nifak ise, genel anlamdaki bu küfrün en bayağı ve en iğrenç şubelerinden birisidir. Bu bakımdan her münafık, aynı zamanda kâfirdir; fakat her kâfir, münafık değildir.

Kâfirlerde bulunmadığı halde sırf münafıklara has bazı çirkin vasıflar vardır. Bunlar:

1) Münafık, casus gibi kendini gizleyerek her topluma karışıp insanları aldatmak ister. Kâfir ise her haliyle bellidir.

2) Kâfir mert; münafık ise nâmert karakterlidir; kaypak ve kalleştir.

3) Kâfir kendi menfaatı için imanı konusunda yalana tenezzül etmez, hakkına razı olur. Yani menfaat uğruna küfründen taviz vermez. Münafık ise bunun aksinedir.

4) Münafık, kâfirin aksine, inanmış gözükerek inkârına bir de istihza karıştırır ki, böylece küfrü katmerleşmiş olur. Mü’minlere karşı inanmış gözükmek de bir nevi onları alaya alma anlamı vardır.

5) Kur’an-ı Kerim’de münafıkların vasıfları daha çok belirtilmekte ve mü’minlere, onlardan şiddetle sakınmaları ve tedbirli olmaları tavsiye edilmektedir.[1]

Müslümanlar için en tehlikeli olan grup münafıklardır. Çünkü onlar, bize benzer, bizim gibi görünür, bizim toplantılarımıza katılır, fikir beyan eder. Hacca gider, bazan namaz kılar, ama bizim gibi iman etmez. Sadece kendi basit çıkarlarını düşünür.  Küfürlerine bir de hile ve alay karıştırdıkları için münafıklar, kâfirlerin en âdi, en bayağı ve en alçaklarıdır. Münafıklar, kâfirlerin aksine, müslümanlarla iç içe yaşadıkları ve her an, insan ruhunun en aziz gıdası ve beşer hayatının vazgeçilmez unsuru olan imanın nice olumlu tecellilerine yakinen şahit oldukları halde bile gerçek imana eremeyip daima zikzaklar içinde yaşamaları, onların ne kadar idrakten ve kalbî duyarlılıktan mahrum olduklarını gösterir.

“Doğrusu münafıklar, cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onları (kurtarmaya) bir yardımcı da bulamayacaksın.” (Nisâ: 4/145)

Ayrıca, nifak hastalığının tedavisi, küfür illetinden daha zordur. Çünkü münafık, hasta olduğu halde doktorun önünde hastalığını gizleyen kimseye benzer. Kâfirin hastalığı meydanda olduğu için, birtakım yollarla kendisine yaklaşılıp tedavisi mümkün olabilir. Münafık ise, kapısı penceresi belli olmayan yuvarlak, yamuk bir kişilik (kişiliksizlik) olduğundan kendisine nüfuz etme yolu bulunamaz. İslam davasına zararları açısından ise, münafıkların kâfirlerden daha tehlikeli olduğu münakaşa götürmez bir gerçektir. Vücudun zayıf ânını kollayan mikroplar gibi; İslam toplumu içinde daima onların kritik anlarını fırsat telakki edip her türlü mel’aneti yapan münafıklar; bizim davamızın baş düşmanlarıdır. Nerede, ne zaman ve nasıl karşımıza çıkacakları belli olmadığı için kendilerine karşı tedbir alma imkânı da olmamaktadır.[2]

 


 

[1] Tefsir-i Kebir, c. 2, s. 27. Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.

[2] Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 274-275. Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.