Boşama ile ilgili konulara yer verilen Talâk Suresi'nde, boşamada şâhit bulundurma konusunda, "Kadınlar iddetlerini doldurunca onları ya güzelce evinizde tutun veya onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki adil kimseyi de şahit tutun..." (65Talâk, 2) buyurmaktadır. İmam Buhârî de sünnî talâkı, "Sünnet olan boşama kadını temiz iken, birleşmeden boşamak ve iki de şâhit bulundurmaktır." (Buharî, Talâk, I) şeklinde târif etmiştir.
Bu delillere dayanan İsnâ aşeriye ve İsmâiliye mezhepleri, iki âdil şahit önünde yapılmayan boşanmanın geçerli olmadığı görüşünü benimsemişlerdir. Buna karşılık cumhur, Hz. Peygamber ve sahâbe devrindeki uygulamalara bakarak, "Nasların hükmü âmir (emredici) değildir, şâhitsiz boşama da geçerlidir" demişlerdir. Çağdaş hukukçulardan Muhammed Ebû Zehra, boşamayı güçleştireceği, anormal boşamaları önleyeceği, gerektiğinde isbâtı kolaylaştıracağı gerekçeleriyle, "Eğer bize imkân verilse, boşamanın mûteberliği için şâhitlerin şart olduğu görüşünü tercih ederdik" diyerek anılan görüşün günümüzdeki önemini ifade etmiştir (Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, c. 1, s. 310).