Evlenmede şâhidin fonksiyonu, evlenmeye ilişkin icap ve kabulü işitmek ve anlamaktan ibârettir. Bunun için şâhitlerin aynı yerde ve birlikte bulunmaları gerekir. Ayrı ayrı yerlerde veya aynı yerde olmakla birlikte, birbiri ardından evlenme irâdelerine şâhit olan kimselerin şâhitlikleri geçerli sayılmaz.
Şâhitte aranan nitelikler şunlardır:
1) Şâhit akıllı ve ergin (bülûğa ermiş) olmalıdır. Akıl hastası veya küçük çocukların şâhitliği yeterli değildir.
2) Şâhitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Tek şâhitle nikâh geçerli olmaz. Çünkü hadiste "Bir velî ve iki adâletli şahit olmadıkça nikâh olmaz!" buyurulmuştur (Ebû Dâvud Nikâh, 19). Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Erkeklerinizden iki şâhit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, bu takdirde râzı olacağınız şâhitlerden bir erkekle iki kadın yeter." (2/Bakara, 282).
İmam Şâfiî'ye göre bu âyet nikâh akdini kapsamaz. Kısasta ve diğer şer'î cezalarda olduğu gibi, nikâhta her iki şâhidin erkek olması şarttır. Hanbelî ve Mâlikîler de aynı görüştedir. Hanefîlere göre, kadınlar nikâhta taraf oldukları gibi, bir erkek için iki kadın olmak üzere şâhitlik yapabilirler. Bunların şâhitlikleri yalnız had ve kısas dâvâlarında unutma ve gaflet sebebiyle kabul edilmez. Çünkü hadler şüphe ile düşer (bk. es-Serahsî el-Mebsût, Mısır 1324-1331/1906-1912, V, 32, 33; ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 74, 75; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 208, 209).
3) Şâhit hür olmalıdır. Hanbelîler dışındaki çoğunluk, şâhitlerin hür olması gerektiğini söylerler. Hanbelîlere göre ise, köle diğer haklar konusunda şâhitlik yapabildiği gibi nikâhta da şâhit olabilir. Çünkü bunu yasaklayan bir âyet, hadis veya icmâ yoktur (ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 75).
4) Müslüman olmalıdır. İki tarafın müslüman olduğu bir evlenmede her iki şâhidin de müslüman olması gerektiğinde görüş birliği vardır. Çünkü gayrı müslimin müslüman üzerinde velâyet hakkı yoktur (bkz. 4/Nisâ, 141; el-Kâsânî, a.g.e., II, 253). Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre, iki taraf veya yalnız kadın ehl-i kitaptan olursa şâhitler de ehl-i kitaptan olabilir.
5) Çoğunluk fakihlere göre, görme yeteneği şart olmayıp, işitme ve anlama yeteneğinin bulunması şarttır. Bu nedenle şâhidin nikâh akdinde konuşulan sözleri anlaması gerekir. Çünkü şâhitliğin amacı budur. Aksi halde şâhit, bir söz kesme veya nişan merasimini nikâh akdi sanabilir. Bu da toplumda yanlış anlamalara neden olur.
6) Şâhitler evlenecek kimselerin usûl, fürû veya diğer hısımlarından olabilir. Buna göre, ana, baba, dede ve nine ile, eşlerin oğul veya kızları nikâhta -yukarıda belirtilen niteliklere sahip iseler- şâhit olabilirler. Çoğunluğa göre bu hısımlardan birisi velî olarak akde katılıyorsa şâhit sayılmaz (el-Kâsânî, a.g.e., II, 253, 254; el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 267, 268).
7) Hanefîlere göre, şâhitlerin adâletli olması şart değildir. İki fâsık şâhidin şâhitliği de yeterlidir. Çünkü fâsık velî olmaya ehildir. İmâmiyye Şîası da bu görüştedir. Hatta İmâmiyye mezhebine göre, nikâhta şâhit bulundurma, akdin sıhhat şartı değil, menduptur. Onlar sürekli nikâhta şâhit bulundurma, ilân ve açığa vurmayı müstehap sayarlar. Şianın en sağlam görüşüne göre, kadın reşid, ergin olunca iki şâhit ve velînin hazır bulunması şart değildir (bk. el-Muhtasaru'n-Nâfi' fî Fıkhıl-İmâmiyye, Dârul-Kitabil-Arabî, Mısır (t.y), s. 194).[1]