Mut'anın neshedilmediğini öne sürenlerin bu görüşlerini İbn Abbas'a dayandırmak istedikleri görülür. Şîa mut'a ile ilgisi kurulan Nisâ sûresi 24. âyette İbn Mes'ud ve Ubey bin Kâ'b'ın okuyuşlarında "ilâ ecelin müsemmâ (belli bir süreye kadar evlenme)" ilâvesi şâz bir kıraattir. İbn Abbas'ın da bu kıraati benimsediği nakledilir. Bu yüzden İbn Abbas'ın; "Onlarla belli bir süreye evlendiğinizde, süre dolunca mehirlerini verin" (4/Nisa, 24) âyetini "belli bir süreye kadar" ilâvesiyle birlikte te'vil ederek, mut'ayı helâl gördüğü ileri sürülür. Kimileri de İbn Abbas'ın, mut'ayı yalnız seferde zarûret halinde mübah gördüğünü söylerler (el-Cassâs, a.g.e., III, 95; Alûsî, a.g.e., V, 5, 6).
Saîd b. Cübeyr İbn Abbas'a; "Senin fetvan aldı yürüdü ve onun hakkında şâirler şiir söyledi" diyerek bir beyit okuduğu zaman o buna hayret ederek şöyle demiştir: Sübhânellah, ben böyle bir fetvâ vermedim. Mut'a; "murdar ölmüş hayvan eti, kan ve domuz eti gibi bir şeydir. Bu yüzden ancak zarûret hâlinde helâl olur." (Alûsî, a.g.e., V, 6; el-Cassâs, a.g.e., III, 95).
Atâ', İbn Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Allah, Hz. Ömer'e rahmet etsin. Mut'a, Allah'ın Muhammed Ümmetine bir rahmetinden başka bir şey değildir. Hz. Ömer bunu yasaklamasaydı, çok az kimse dışında zinâya düşen olmazdı." (el-Cassâs, a.g.e., III, 96). Abdullah b. Vehb'in naklettiği bir haberde de, bir adam İbn Abbas'a gelerek şöyle der: "Câriyemle ve arkadaşlarımla bir seferde iken câriyemi arkadaşlarıma helâl kıldım ve ondan faydalandılar (yestemtiûne)" der. İbn Abbas bunun üzerine; "Bu apaçık bir zinâdır (sifâh)" diye cevap verir" (el-Cassâs, a.g.e., III, 96, 97).
İbn Abbas'tan nakledilen bu görüşlerin sonucunu şu şekilde değerlendirmek mümkündür:
1) İbn Abbas, bazı rivâyetlerde yolculuk ve zarûret kaydını koymaksızın mut'ayı helâl göstermektedir.
2) Ölü eti ve domuz etini zarûretten dolayı yemede olduğu gibi, mut'anın da zarûret hâlinde helâl olduğunu söylemektedir.
3) Mut'a nikâhının neshedildiği kanaatindedir. Bunları şu şekilde cevaplayabiliriz:
İbn Abbas'ın, 4/Nisâ Sûresi 24'üncü âyeti te'vil ederek mut'a nikâhını helâl kabul etmesi kendisi için delil olamaz. Çünkü âyette, yukarıda da açıklandığı gibi mut'anın mubahlığına dâir bir delâlet yoktur. Aksine âyet mut'anın haramlığını kapsamaktadır.
Bu konuda İbn Abbas'tan nakledilen bir rivâyet, Tirmizî'nin de rivâyet ettiği gibi, O'nun mut'a nikâhını haram kabul ettiği ve önceki kanaatinden döndüğü görüşüdür. (Ayrıntı için bk. el-Cassâs, a.g.e., III, 99, 97 vd.; Alûsî, a.g.e., V, 5 vd.; İbn Kesîr, a.g.e., III, 226; Fahruddin er-Râzî, et-Tefsiru'l-Kebîr, X, 48 vd.; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, İstanbul 1984, III, 51 vd.; Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1936, II, 1327-1329, IV, 3429, 3430).[1]
Mut’a ile ilgisi olduğu değerlendirilen Nisâ sûresi 24. âyetin bu bölümünde geçen istimta’ (mut’a/yararlanma) karşılığında verilecek ücretin, nikâh karşılığı verilen mehir mi, yoksa kadından belli bir süre yararlanma karşılığı verilecek bir ücret mi olduğu üzerinde görüş ayrılığı vardır.
Cumhura yani ehli sünnet müctehidlerinin ve müfessirlerinin çoğunluğuna göre buradaki ücret, nikâhta kadınlara verilmesi gerekli olan mehirdir. Mehir, nikâh ile kadından yararlanmanın karşılığıdır. Bunun belli bir miktarı vardır. Fakat kadınla erkek, aralarında anlaşarak mehri diledikleri şekilde ayarlayabilir, azaltıp çoğaltabilirler. İstimta ise nikahtan ve mehrini verdikten sonra erkeklere helal olan birleşmeden kinayedir.
Bazı bilginlere göre -ki özellikle şi’a âlimleri bu görüşü benimsemiştir- bu cümle, müt’a nikâhına delâlet eder. Müt’a nikâhı, bir erkeğin, belli bir ücret karşılığında bir kadınla belli bir süre için evlenmesidir. Bu süre bitince nikâh akdi bozulur. Kadın-erkek, aralarında anlaşırlarsa yeni bir ücretle süreyi uzatabilirler. İslâm’dan önce Araplar arasında bu tip evlenmeler vardı. Âyet bu evlenmeyi mubah kılmaktadır.
Âyetteki bu cümlenin, mut’a nikâhını kasdettiği konusunda bazı sahâbilere, özellikle Abdullah İbn Abbas’a atfedilen rivâyetler vardır. Übeyy ibn Kâ’b, Abdullah ibn Abbas ve Abdullah ibn Mes’ud’a, Tâbiîn devrinin meşhur müfessiri Mücâhid’e göre bu âyet, mut’a nikâhı hakkında inmiştir.