Rûhu’l-Kudüs; Anlam ve Mâhiyeti:

 

“Rûhu’l-kudüs”, kelime anlamı olarak, fevkalâde temizlik, nezâhet, bereket rûhu, veya mukaddes ruh demektir. Kur’an’da ve terim olarak ne anlama geldiği konusunda bazı farklı görüşler vardır: Bazı âlimlere göre  “Allah’ın rûhu”  demek olabilir. Bu anlamda Hz. İsa’ya da Rûhullah denilir. Bazılarına göre, Allah’ın ism-i âzamıdır (en büyük ismi) ki, Hz. İsa bununla ölüleri Allah’ın izniyle diriltirdi. Kimilerine göre İncil’dir. Şûrâ: 42/52. âyetinde Kur’an vahyine de “ruh” denilmiştir. Tercih edilen görüşe göre ise, Rûhu’l-Kudüs, Cebrâil’dir. Bu görüş, rivâyet ve görüşlerin en sıhhatlisidir. Peygamber Efendimiz, Hassan bin Sâbit (r.a.)’e:

“Kureyş’i hicvet; Rûhu’l-Kudüs seninledir” buyurduğu gibi, başka zamanda da:

“Ve Cebrâil (a.s.) seninledir.” diye buyurmuştur.[1] Demek ki Rûhu’l-Kudüs Cebrâil (a.s.)’in “Rûhu’l-Emîn” gibi diğer bir ismidir. Cebrâil’e “Rûhullah” da denilmesi, diğer ilâhî isim olan “Rûhu’l-Kudüs”’ün aynı manaya geldiğini doğrular.

Kur’an diline ait bu kelimelerin gözönünde bulundurulması ile Rûhu’l-Kudüs’ün Cebrâil demek olduğu anlaşılır. Akla şöyle bir soru gelebilir: “Cebrâil, Hz. İsa’dan başka peygamberlere de indiği halde, burada “Onu Rûhu’l-Kudüs ile destekledik” (Bakara: 2/87) ilâhî ifadesinde söz konusu zamire Hz. Mûsâ bile dahil edilmeyerek doğrudan zamir niye sadece Hz. İsa’ya tahsis edilmiştir? Bu ifadeden Rûhu’l-Kudüs’ün Cebrâil’den başka bir özel ruh olduğu anlaşılmaz mı?”  

Tefsircilerin açıklamasına göre, cevap; “hayır!” Bu tahsisin anlamı şudur: Cebrâil’in Hz. İsa’yla başka türlü bir ilişkisi vardır ki, diğer peygamberlerde bunun benzeri yoktur. Hz. Meryem’e onun doğumunu müjdeleyen Cebrâil’dir. Hz. İsa onun nefhi (üflemesi) ile doğmuş, onun terbiye ve desteğiyle büyümüş, her nereye gittiyse beraberinde gitmiştir. Nitekim Kur’an’da “Ona rûhumuzu gönderdik, o ruh ona beşer şeklinde şekillenip göründü.” (Meryem: 19/17) buyurulmuştur. Âyette geçen  “Rûhanâ”, “Rûhullah”, “Rûhu’l-Kudüs” Cebrâil’dir.

Bunun dışında, bilindiği gibi İsrâiloğullarının Hz. İsa ve annesi Meryem hakkında iffet ve ismete, onların kudsiyetlerine aykırı sözler söylemiş olmaları ve âyette esas muhâtap olan da yahûdiler olduğundan, Hz. İsa hakkındaki bu âyet, tahsis için değil; fakat özellikle yahûdilerin isnat ve iftiralarına karşı Hz. İsa’yı tenzih etmek için bu te’yid, özellikle sözkonusu edilmiştir. İşte bundan dolayıdır ki, tahâret ve temizlik anlamına gelen “Rûhu’l-Kudüs” ismi tercih edilmiştir. Hz. İsa, Rûhu’l-Kudüs ile te’yid edilmiştir, fakat, bilinmelidir ki, Rûhu’l-Kudüs ile te’yid edilen yalnızca Hz. İsa değildir: “De ki, Rûhu’l-Kudüs, onu (Kur’ân’ı) Rabbinden hak olarak indirmiştir.” (16/Nahl, 102) buyrulduğu şekilde Peygamber Efendimiz’e Kur’ân-ı Kerim’i indiren de Rûhu’l-Kudüs’tür. Oysa Kur’ân’ı ona indirenin Cebrâil olduğu bilinen bir gerçektir. Demek ki, Rûhu’l-Kudüs Cebrâil’dir. Güç ve kuvvet açısından Cibrîl veya Cebrâil, ismet ve nezâhet açısından da Rûhu’l-Kudüs’tür.[2]       

 


 

[1] Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe: 157; Ahmed bin Hanbel, IV/298, 301, 303.

[2] Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınları: 1/ 343-344.