Mü’minler rükû’da iken ‘Sübhâne rabbiye’l azîm / Yüce olan Rabbimi tesbih ederim’, secdelerde ise sürekli ‘Sübhâne Rabbiye’l a’lâ / Ulu olan Rabbimi tesbih ederim’ derler. O yüzden rükû ve secde, tesbih edilme makamıdır. Tesbihin anlam ve önemini bilmeden rukû ve secde yeterli şekilde anlaşılamaz. Allah, yeryüzünde halife yaratacağını meleklere bildirince, onlar: "Biz, hamdinle Sana tesbih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun?' dediler." (Bakara, 30) Bu ayetten anlaşılmaktadır ki, yeryüzünün halifesi insanın en önemli görevlerinden biri Allah'ı tesbih etmektir. Melekler, yaratılış hikmeti tesbih/ibadet olan yeni bir varlık yaratılacağını anlayıp, bu görevi kendilerinin hakkıyla yaptıklarını belirtmişlerdi.
‘Tesbih’; Allah’ı O’na yakışmayan şeylerden tenzih etmek yani uzak tutmaktır. ‘Tesbih’ bir anlamda Allah’ı büyük tanıma, O’na noksan sıfatları yakıştırmama, ‘sübhânellah’ (sübhâne Rabbiye'l- azîm vb.) demek ve O’na ibadet etmektir. Bu bir çeşit Allah’ı zikirdir. Bazı âlimlere göre ‘tesbih’, zikrin türlerinden biridir. ‘Tesbih’; Allah’ı, kutsal yüceliğine lâyık olmayan kusur ve noksanlıklardan, insanların sahte ilâhlar hakkında düşündükleri eksik sıfatlardan gerek inanç, gerekse söz ve kalp ile tenzih etmektir, uzak tutmak ve aklamaktır.
Tesbih, bir nevi protestodur. İnandığımız Allah'a birileri iftira atıyor. O'na ait olan vasıfları başkasına vermeye kalkışıyor. O'nun isimlerini, sıfatlarını kendi sevdiklerine, bağlandıklarına yakıştırıyor ve onları ululayıp yüceltiyor. İşte biz, bu durumu red ve protesto için "sübhânallah" diyoruz. Bunu söylerken, şirki protesto ettiğimiz gibi, aynı zamanda da Allah'ı yüceltip övmüş oluyoruz.
Kur'an'da kullanıldığı şekilde tesbih, üç temel anlama gelir. 1- Aklama-uzaklaştırma; 2- Zikir/anma, dua, namaz; 3- Kâinattaki her şeyin O'nun düzenine uyduğu.
Allah Teâla (cc) yücedir, uludur, azimdir. Hiç bir şey O’nun benzeri ve dengi değildir. O en yüce sıfatlara sahiptir. Insanların aklına gelebilecek bütün eksik ve noksan sıfatlardan, kusurlardan uzaktır. Allah (cc) hakkında, insanlara ve diğer yaratıklara ait şeyler düşünülemez. O, bütün bunların dışındadır.
Sübhânallah şiarı, 'sübhâne Rabbiye'l-azîm', şirki mahkûm etmek için söylenir. Kâfir insan ve cinlerden/şeytanlardan başka her şey, Allah'a kul oluyor, secde ve tesbih ediyorken, bu hayvandan aşağı yaratıklar, nizam ve uyumu bozuyorlar. İşte bu fesat/düzen dışılık sübhânallah şiarıyla, "sübhâne Rabbiye'l-azîm" ifadesiyle reddediliyor.
Allah’ı mükemmel (en yüce) sıfatlarla düşünmek, O’nu noksan sıfatlardan tenzih etmek (uzak tutmak), tesbih’tir. Aynı kökten gelen ‘Sübhan’ Allah’ın bir ismidir. Yani, çok tenzih edilen, Allah’a inanmayanların O’nun hakkında düşündüklerinden ve söylediklerinden, her türlü kusurdan uzak olan demektir ‘Tesbih’ ibadetinde Allah’ın büyüklüğüne yönelik bir hayret ifadesi bulunmaktadır. Bunun yanında onda Allah’a ait yüceliğin itirafı ve O’nu noksan sıfatların uzağında görme inancı vardır.