"El-mer'ü mea men ehabbe (Kişi sevdiği ile beraberdir.)" (Buhâri, Edeb 96, Ahkâm 10; Müslim, Birr 161, 165)
"Bir kişi, beni anne ve babasından daha fazla sevmedikçe iman etmiş olmaz." (Buhâri, İman 8; Müslim, İman 69)
“Kişi, Allah ve Rasûlünü, o ikisi dışında kalan her şeyden daha çok sevmedikçe imanın tadını bulamaz.” (Buhârî, İman 9; Müslim, İman 67; Tirmizî, İman 10)
“Nefsim yedinde olan Allah'a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66; Kütüb-i Sitte Terc. 10/133)
“Mü’minin mü’mine karşı durumu (bağlılığı), bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan/bütünleyen binâ gibidir.” Hz. Peygamber, bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi. (Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65; Tirmizî, Birr 18; Nesâî, Zekât 67)
“Mü’minler birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer organlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
“Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.” (Ebû Dâvud, 3, hadis no: 4599)
“Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe (gerçek anlamda) iman etmiş olmaz.” (Buhârî, İman 7; Müslim, İman 71-72; Tirmizî, Kıyâmet 59; Nesâî, İman 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime 9)
“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58; Ebû Dâvud, Edeb 38, 60; Tirmizî, Hudûd 3, Birr 19; İbn Mâce, Mukaddime 17)
“Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona hıyânet etmez, yalan söylemez ve yardımı terketmez. Her müslümanın, diğer müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. (Kalbini işaret ederek:) Takvâ buradadır. Bir kimseye şer olarak müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter.” (Tirmizî, Birr 18)
“Birbirinizle hasetleşmeyin. Almayacağınız bir malın fiyatını müşteri kızıştırmak için arttırmayın. Birbirinize kin ve nefret beslemeyin. Birbirinize darılıp yüz çevirmeyin. Birinizin satışı üzerine başka biriniz satış yapmasın. Ey Allah’ın kulları, böylelikle kardeş olun. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulüm ve haksızlık yapmaz, yardımı kesmez ve onu hakir görmez. -Peygamberimiz üç defa göğsüne işaret ederek buyurdular ki- Takvâ buradadır. Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi, bir kimseye şer olarak yeter. Her müslümanın kanı, malı ve ırzı başka müslümana haramdır.” (Müslim, Birr 32; Buhârî, Edeb 57; Ebû Dâvud, Edeb 47; Tirmizî, Birr 24; İbn Mâce, Duâ 5)
“Sakın zanna yer vermeyin; zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin (gizli kusurları araştırmayın), rekabet etmeyin, hasetleşmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, Allah’ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu tahrik etmez. Kişiye kötülük olarak, müslüman kardeşini hakir görmesi yeterlidir. Her müslümanın canı, malı, kanı ve ırzı diğer müslümanlara haramdır. Allah sizin sûret ve kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Sakın ha, birbirinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Bir müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.” (Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57, 58, Ferâiz 2; Müslim, Birr 28-34; Ebû Dâvud, Edeb 40; Tirmizî, Birr 18)
“Din kardeşin zâlim de olsa, mazlum da olsa ona yardım et.” Bir adam: “Yâ Rasûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim; ama zâlimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz?” dedi. Peygamberimiz: “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim 4, İkrâh 6; Tirmizî, Fiten 68)
“Bir kul, bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse, kıyâmet gününde Allah da onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr 72; Buhârî, Mezâlim 3; Ebû Dâvud, Edeb 38; Tirmizî, Birr 19; İbn Mâce, Mukaddime 17)
“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhâcir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.” (Buhârî, İman 4-5, Rikak 26; Müslim, İman 64-65; Ebû Dâvud, Cihad 2; Tirmizî, Kıyâmet 52, İman 12; Nesâî, İman 8, 9, 11)
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden önce o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48)
"(Ancak) Allah için seven, Allah için buğz eden/nefret duyan, Allah için veren ve Allah için sıkılık yapıp vermezlik yapan kişi imanını kemâle erdirmiş, olgunlaştırmıştır." (Et-Tâc, c. 5, s. 78)
“Sevdiğini ölçülü sev; bir gün düşmanın olabilir. Sevmediğine de ölçülü buğz et; bir gün dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr 60)
"Birbirinizle kinleşmeyin, haset etmeyin, birbirinizden yüz çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz..." (Buhârî, Edeb 57, Ferâiz 2; Müslim, Birr 23; Tirmizî, Birr 24)
"Bir kişiye, müslüman kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak yeter." (Müslim, 1, 32)
"Allah'ım, Seni sevmeyi ve Seni seveni sevmeyi ve Senin sevgine beni yaklaştıracak şeyi sevmeyi bana nasip et ve Senin sevgini bana kendimden, âilemden ve (sıcak ve harâretli günde) soğuk sudan bana daha sevimli kıl." (Tirmizî, Deavât 72, 73)
Ebû Rezîn el-Akîl, kendisine: "Ey Allah'ın elçisi, iman nedir?" diye sorunca, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle cevap vermiştir: "Allah ve Rasûlünün, sana, her şeyden daha sevgili olmasıdır" (Ahmed bin Hanbel, IV/11)
"Hiçbiriniz, Allah ve Rasûlü, kendisine her şeyden daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz." (Nesâî, İman 2-4; İbn Mâce, Fiten 23; Ahmed bin Hanbel, IV/11).
"Kul beni âilesinden, malından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz." (Buhârî, İman 8, Eymân 3; Müslim, İman 69, 70; Nesâî, İman 19; İbn Mâce, Mukaddime 9; Ahmed bin Hanbel, III/170, 207, 275)
"İnnallahe cemîlun yuhıbbu'l-cemâl -Allah güzeldir, güzeli sever-." (Müslim, İman 147; İbn Mâce, Duâ 10; Ahmed bin Hanbel, IV/133, 134, 151)
“İman ipinin (kulpunun) en güçlüsü, Allah için dostluk ve Allah için düşmanlıktır. Yine Allah için sevmek ve Allah için nefret duyup buğzetmektir.” (Mişkâtu’l-Mesâbih, hadis no: 5014; Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, 1/69, Taberânî, El-Kebîr)
“Kişi, dostunun dini üzeredir. İnsan kiminle dostluk kurduğuna dikkat etsin!” (Tirmizî, Zühd 45, hadis no: 2379; Ahmed bin Hanbel, 16/178)
“Ruhlar bir araya getirilmiş gruplar gibidir; tanışıp uyuşanlar birleşir, uyuşmayanlar ayrılır.” (Buhârî, Enbiyâ 2, 3; Müslim, Birr 159, 160; Ebû Dâvud, Edeb 16; Ahmed bin Hanbel, II/295, 527, 537)
"Allah bir kulu sevince, Cebrâil'i çağırıp: 'Ben falanı sevdim, sen de sev!" der. Cebrâil de onu sever. Sonra onun için yer (halkın)da kabul konulur (insanlar da onu severler)." (Buhârî, Bed'ü'l-Halk 6, Edeb 41, Tevhid 33; Müslim, Birr 157; Tirmizî, Tefsîru Sûre 19; Muvattâ, Şi'r 15; Ahmed bin Hanbel, II/267, 341, 413)
“Allah, bir kulu sevdiğinde, o kulu meleklere de insanlara da sevdirir. Bir kula buğzedince de meleklere ve insanlara da o kula karşı buğzettirir.” (Buhârî, Tevhid 33, Edeb 41; Müslim, Birr 157)
"Kim Allah için tevâzu ederse Allah onu yükseltir. Kim de kibirlenirse Allah onu alçaltır. Kim Allah'ı çok zikreder/anarsa, Allah onu sever." (İbn Mâce, Zühd 16)
"Kulum Bana, en çok, farz ibâdetlerle yaklaşır. Kulum, nâfile ibâdetlerle de Bana yaklaşmağa devam eder. O kadar yaklaşır ki onun işiten kulağı Ben olurum, Benimle işitir. Gören gözü Ben olurum, o Benimle görür. Tutan eli Ben olurum, o Benimle tutar. Yürüdüğü ayağı Ben olurum, o Benimle yürür." (Buhârî, Rikak 38; Ahmed bin Hanbel, VI/256)
"Allah bir kulunu sevdimi onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur. Bu kul Allah'tan bir şey dilese dileği kabul edilir. Allah'a sığındığında da Allah onu korur. Allah, velîsine düşman olan kimselere harb ilân eder." (Buhârî, Rekaik 38; İbn Mâce, Fiten 16)
“Onlar (Allah'ın velîleri) öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır, zikredilir.” (Dürrü’l Mensur, 4/370; naklen Elmalılı, 4/495).
“Üç konuda müslümanın kalbi kin tutmaz, hıyânet etmez: Amellerde ihlâs, devlet adamlarına nasihat, cemaatten ayrılmama” (İbn Mâce, Mukaddime, 18; Ebû Dâvud, İlim 10; Tirmizî, İlm 7; Ahmed bin Hanbel, 3/225)
“Kim, insanların kızması pahasına Allah’ı dost edinmekle O’nu râzı ederse Allah o kimseyi insanların nazarında yüceltir. Kim de Allah’ın gazabına rağmen insanları râzı ederse, artık onu Allah’ın azabından hiçbir şekilde kurtarmak mümkün olmaz.” (Tirmizî, Zühd 64)
Nebî (s.a.s.) Ali (r.a..)’nin oğlu Hasan’ı öpmüştü. O sırada Akra İbn Hâbis de Peygamberimiz’in yanında bulunuyordu. Akra: “Benim on tane çocuğum var, onlardan hiç birini öpmedim” dedi. Rasûlullah (s.a.s.) ona hayretle bakıp:“Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz” buyurdular. (Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezâil 65; Ebû Dâvud, Edeb 145; Tirmizî, Birr 12)
Çölde yaşayan bedevîlerden bir grup Rasûlullah (s.a.s.)’ın huzuruna geldiler ve “Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz?” diye sordular. Peygamberimiz: “Evet” buyurdu. Onlar: “Fakat biz, Allah’a yemin ederiz ki, onları öpmüyoruz” dediler. Rasûlullah (s.a.s.): “Allah sizin kalplerinizden merhamet duygusunu çıkarıp almışsa, ben ne yapabilirim ki!” buyurdu. (Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezâil 164; İbn Mâce, Edeb 3)
“İnsanlara merhamet göstermeyen kimseye Allah da merhamet etmez.” (Buhârî, Edeb 18; Tevhid 2; Müslim, Fezâil 66; Tirmizî, Birr 16, Zühd 48)
“Bana dünyanızdan kadın ve güzel koku sevdirildi. Gözümün nûru da namazdır.” (Nesâî, İşretü’n-Nisâ 1; Ahmed bin Hanbel, III/128, 199, 285)
“Birbirlerini seven (erkek ve hanım)ler için, nikâh/evlilik gibisi görülmedi.”(İbn Mâce, Nikâh 1)
“Ben, müşrikler arasında ikamet eden her müslümandan berîyim/uzağım.” Ashâb; “Niçin yâ Rasûlallah?” diye sorunca, şöyle buyurdu: “Çünkü o ikisinin ateşi birbirini görmez.” (Ebû Dâvud, III/45, hadis no: 2645)
“Kim bir müşrikle ittifak yapar ve onunla birlikte ikamet ederse, o da onun gibidir.” (Ebû Dâvud, III/93, hadis no: 2787)
“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir. Selâmını almak, hasta ziyaretine gitmek, cenâzesine katılmak, dâvetine icâbet etmek, aksırınca ‘yerhamukelllah’ demek.” (Buhârî, Cenâiz 2; Müslim, Selâm 4; Ebû Dâvud, Edeb 98)
“Aziz ve celil olan Allah Teâlâ, kıyâmet gününde şöyle diyecek; ‘Benim celâlim adına birbirlerini sevenler nerede? Gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı şu günde onları gölgemde gölgelendireyim.” (Müslim, Birr 37, hadis no: 2566)
“Allah Teâlâ buyuruyor ki: ‘Benim celâlim adına birbirini sevenler var ya! Onlar için orada öyle minberler vardır ki, peygamberler ve şehidler bile onlara gıpta ederler.” (Tirmizî, Zühd 53, hadis no: 2391; Kütüb-i Sitte Terc. 10/139)
“Allah’ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir, ne şehidlerdir. Üstelik kıyâmet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler ve şehidler onlara gıpta ederler.” Orada bulunanlar sordu: ‘Ey Allah’ın Rasûlü, onlar kimdir, bize haber verir misin?’ “Onlar, aralarında kan bağı ve dünya menfaati için birbirlerine bağlı olmadıkları halde, Allah’ın nûru (Kur’an) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah'a yemin ederim ki, kesinlikle onların yüzleri nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken onlar korkmazlar; insanlar üzülürken onlar üzülmezler.” Ardından da şu âyeti okudu: “İyi bilin ki, Allah’ın velîlerine/dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (10/Yûnus, 62) (Ebû Dâvud, Büyû’ 78, hadis no: 3527; Kütüb-i Sitte Terc. 10/142)
“Din nasihatten ibarettir!” Yanında bulunanlar; ‘kim için ey Allah’ın Rasûlü?’ diye sormaları üzerine, şöyle buyurdu: “Allah için, Peygamber için, müslümanların imanları ve hepsi için! Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez; ona yalan söylemez; ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin aynasıdır. Onda bir rahatsızlık görürse bunu onda izâle etsin (gidersin).” (Tirmizî, Birr 17, 18, hadis no: 1928; Müslim, İman 95)