Şeytanın İnsanları Kışkırtması

 

Şeytanın bozuk mantığına göre onun küçük düşmesine neden olan varlık insandı. O da Allah’ın huzurundan ayrılmadan önce bu duruma düşmesine neden olan insanı kendisi gibi saptırıp intikam almak için Allah’tan süre istemişti. Böylece kıskandığı, kendisinden üstün olmasını istemediği insanı çok çeşitli yöntemlerle doğru yoldan saptıracak, Allah’a karşı büyüklenmesine neden olacaktı. Kendisi aşağılanmışken insanın üstün olması onun enaniyetine çok ağır gelecek bir durumdu. Şeytan kıssasında bu olay şu şekilde anlatılmıştır:

 

Allah dedi: "Sana emrettiğimden seni secde etmekten alıkoyan neydi?

Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.

Allah: "Öyleyse oradan in büyüklenmen senin hakkın olmaz hemen çık. Gerçekten sen küçük düşenlerdensin."

O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele)" dedi.

"Sen gözlenip-ertelenenlerdensin." 

Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım;

Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 12-17)

 

Bu olaydan sonra İblis’in insana karşı verdiği mücadele başladı. İblis kendisine tanınan süre içinde insanları Allah yolundan engelleyecek, bunun için de her yolu deneyecek ve insanların çoğunu kendisine uyduracaktı. Nitekim Kuran’da bize insanların çoğunun gerçekten ona uyduğu ve bundan dolayı aşağıların aşağısına kondukları bildirilir. O tarihten sonra İblis insan neslinden pek çok kişiyi kandırdı ve kendi safına çekti. Kendi türünden olan cinlerden de pek çok yandaşı oldu.

İblis’in yandaşı olan bu cinler ve insanlar da onun sahip olduğu "şeytan" sıfatını taşırlar. ("Şeytan", uzak olmak kökünden gelen bir kelimedir ve büyüklenerek Allah’ın rahmetinden kovulup uzaklaştırılmış her azgın-günahkar olan kulun sıfatıdır.) Dolayısıyla insanoğlunun karşı karşıya olduğu en büyük tehlike olan şeytan, liderliğini İblis’in yaptığı bir grup cin ve insandır. Bu cin ve insanlar, İblis’in yolunu izlerler, kendileri büyüklenerek saptıkları gibi başka insanları da saptırmaya çalışırlar. Kuran’da bu cin ve insan şeytanlardan şöyle bahsedilmektedir:

 

Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak. Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar. (En’am Suresi, 112-113)

 

Şeytanı şeytan yapan "enaniyet" aynı zamanda, onun saptırdığı, kendine bağladığı ve kendine benzettiği kimselerin de en büyük alametidir. Enaniyet şeytanın mührü, imzası gibidir. Kendi kontrolü altına aldıklarını, kendine bağladıklarını bununla damgalar.

Görüldüğü gibi, enaniyeti yüzünden Allah’ın huzurundan kovulmuş olan şeytanın söz konusu hastalığı insanlar için büyük bir tehlike arz etmektedir. Çünkü şeytan insanı kendisine yakın kılmak için öncelikle kendi hastalığını insanlara bulaştırmaya çalışır. Gurur hastalığına yakalanan kimsenin aklı örtülür, şuuru kapanır, kalp gözü körelir. Bu nedenle Kuran’da, müminler şeytanın tam aksi olarak alçakgönüllü olmaları konusunda teşvik edilmiştir:

 

... İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O’na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver. (Hac Suresi, 34)

 

Şeytanın etkisi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bilindiği gibi şeytan Allah’ın kendine verdiği şeyleri O’na yakınlaşmak ve şükretmek için kullanacağı yerde bunlarla azgınlaşmıştır.       Allah’ın sadece dilemesiyle kendisini yok edebileceğini düşünmeden Allah’ın emrine başkaldırmıştır. Bu özellik şeytana tabi olanlarda çok çeşitli şekillerde görülebilir. Örneğin bir insan zahiren dine hizmette bulunmuş olabilir. Ama bu hizmeti, yalnızca kendisine Rabbi tarafından lütfedilmiş, sonucunda O’nun rızasını kazandıracak bir imkan olarak değerlendirmelidir. Aksi halde Allah’ın kontrolü dışında kendi başına bir başarı kazandığını düşünmesi ve bununla övünmesi yanlış olacaktır. Çünkü elde ettiklerini kendinden bilmek ve özellikleriyle gurura kapılıp övünmek şeytana ve ona tabi olanlara ait bir niteliktir. Nitekim sahip olduğu zenginliği kendi kişisel özelliğinin bir sonucu sayan, bununla gururlanıp "... bu bende olan bilgi dolayısıyla bana verildi..." (Kasas Suresi, 78)  diyen Karun, azgınlığı nedeniyle Allah tarafından şiddetli bir cezaya çarptırılmış önemli bir örnektir.

Şeytanın kendisini fark ettirmeden insana çok sinsice yaklaşacağı unutulmamalıdır. Onun acelesi yoktur. Kendini üstün görme telkinini insanlara uzun vadede birçok farklı olay için yavaş yavaş yapabilir. Eğer kişi bu yönteme karşı çok uyanık olmazsa bu telkinlerin etkisi zamanla katlanarak büyür. Örneğin kazanılan küçük bir başarının arkasından şeytan mutlaka telkin yapmak isteyecektir. Bu telkin insanlara çok sivri ifadeler kullandırtmayabilir; "Bu işi ben yaptım ben çok başarılıyım" gibi ifadeleri açıkça söyletmeyebilir. Ancak şeytanın taktiği, açıkça söyletmek yerine bu hissi kalbe vererek yavaş yavaş içten etki etmeye çalışmaktır. Eğer kişi, başarının tek sahibinin Allah olduğunu kalben hissetmezse, şeytanın aralıksız fısıltıları, telkinleri sonucunda başarı sahibinin kendisi olduğuna zamanla yürekten inanmaya başlar.

Bu ruh hali devam ederse kibir insanın kişiliğine yerleşir. Artık yalnızca kendi "bildiğini okuyan", kendi "başına buyruk", aklını diğer insanların akıllarından üstün gören bir insan ortaya çıkar. Kişinin içindeki kendini üstün görme fısıltısı sesini yükseltir. Bu psikolojiye giren kimsenin ruhunda zamanla çok ciddi yaralar oluşur. Bir süre sonra kalbi Allah’ın ayetlerine karşı duyarsızlaşır. Nitekim Kuran’da ancak büyüklük taslamayanların Allah’ın ayetlerine iman edebilecekleri bildirilmiştir:

 

Bizim ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar, Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayanlar iman eder. (Secde Suresi,15) [1]

 


 

[1] Harun Yahya, Şeytanın Enaniyeti, Vural Yayınları: