c- Sünnet:

 

Sırat-ı müstakimde olabilmenin bir diğer gereği de İslam esaslarına İslam'ın istediği gibi, onun sınırlar içinde kalarak sahip çıkmaya çalışmaktır. İslam'ın koyduğu sınırlar aşılarak mü'minlik hali ve dolayısıyla sırat-ı müstakimde olma başarısı gösterilemez. Bu konuda en büyük yardımcı sünnettir. "Söz, amelsiz makbul olmaz; niyetsiz de söz ve amel müstakim olmaz. Sünnete mutabık düşmedikçe ne söz, ne amel, ne de niyet mûteber ve müstakîm olur!" (Telbîsü İblis, s. 18) Demek ki, sırat-ı müstakimde olabilmek için niyyet, söz ve fiil olarak sünnete uygun davranmak gerekmektedir.  "Rasülüllah'ın izinden gidenler ve sünnetine uyanların dışında kalan halk için Allah'a giden yol kapalıdır." (a.g.e., 20).

Sünneti aşarak ya da ihmal ederek sırât-ı müstakîmde olma imkânı yoktur. Sünnette ise, müslümanların tümünü kucaklayan, aralarında takvâ ve hizmet ölçüsü dışında herhangi bir sebeple ayırım yapmayan bir genel esas geçerli olduğuna göre; bütün müslümanları kucaklayan bir gönül genişliğine sonuna kadar sahip olmak da sırat-ı müstakimin bir başka gereği olmaktadır.