Bugün, İslâmî kültürü tehdit eden, eski İsrâiliyyât değil; adı İsrâiliyyât olmayan ve çoğu kimsenin dikkatini çekmeyen çağdaş İsrâiliyyâttır. İsrâiliyyât, bizce “tahrif kültürü”nü sembolize eden bir isimdir. İslâm kültürünü tahrife yönelen her kültür, “isrâiliyyât” kapsamına girer. Bu yüzden orta çağda İslâm kültürünü istilâ eden Yunan felsefesi de döneminin isrâiliyyâtıydı. Her yabancı kültür gibi girdiği kültüre hem katkıda bulundu, hem yozlaştırdı. Yüzyıllardır boşu boşuna tartışılan ve “imanın kelâmlaşması” demeye gelen Allah’ın sıfatları meselesi, dünyanın “kadîm/hâdis”liği meselesi, “haşir” meselesi, “cüz’ü lâ yetecezzâ” meselesi hep bu kültürün İslâm kültürüne etkisiyle ortaya çıkan incir çekirdeğini doldurmayan meselelerdi.
Bugünün en tehlikeli isrâiliyyâtı çağdaş ideolojiler ve sistemlerdir. Marksizm, sosyalizm, şövenizm, kapitalizm ve Kemalizm birer isrâiliyyât olduğu gibi, pozitivizm, materyalizm, sekülarizm ve laisizm gibi felsefî ve siyasî akımlar da bugünün İslâm kültürünü ve hatta varlığını ciddi bir biçimde tehdit eden isrâiliyyâttır. Türk-İslâmcılık, İslâmî sol, İslâm sosyalizmi şimdilerde moda olan laik İslâm da “hakkın bâtılla karıştırılarak” bir tür “düşünce şirki” elde edilen yahûdileşme ve gâvurlaşma temâyüllerindendir. Bu gibi düşünce şirklerine fetva tedarik etmekle görevlendirilen resmî din adamları taifesiyle Kur'an’ın “hakka bâtılı karıştırıp bile bile hakkı gizledikleri” için kınadığı yahûdileşmiş din adamları arasında garip bir ilişki var.
Laisizm, son moda isrâiliyyât olarak günümüz Türkiye müslümanları için çok ciddi bir tehlike olarak hissettirmektedir kendisini. Müslümanca düşünme ve yaşama felsefesini kökten tehdit eden laisizm sadece kültürümüzü değil; imanımızı da tehdit etmekte. Kadim/eski isrâiliyyât, kelimeleri yerlerinden ederek düşünceyi tahrif ve hayatı tahrip ediyordu. Çağdaş isrâiliyyât olan laisizm ise eşyayı menşeinden, gayesinden ve illetinden ederek düşünceyi tahrif ve imanı tahrip etmektedir. Bu çağdaş ilhad modası, hayatla imanın arasını ayırarak eşyanın tabiatına aykırı bir konum almakta, bu modaya kapılanlar ise dini “vicdanîleştirerek” hıristiyanlaşmaktadırlar. Laisizm, Kur’an’ın diliyle “sapıtanların yolu”, yani bir “hıristiyanlaşma”dır.
Ancak, şu bir gerçektir ki, isrâiliyyâtın ister eski, ister çağdaş olsun tüm çeşitlerinde yahûdilerin parmağı hep olagelmiştir. İslâmî kaynaklara girmiş kadim isrâilî rivâyetlerin başında deccal ve mehdi haberleri gelirdi. Çağımız yahûdileri, tekellerinde tuttukları basın-yayın ve iletişim araçları vasıtasıyla süper güç adı altında insanların zihninde “heyûlâ” haline getirilen yeni “deccal” ve “mehdi”ler imal etmektedir. İnsanlığın bilinçaltına yerleştirilen bu güçler, kimi için “korku”, kimi için “umut” haline getirilmektedir.
Bugün iletişim organları sayesinde çağdaş teknoloji muazzam bir hurâfe haline getirmektedir. İnsanlar makinelerde, onlarda olmayan birtakım güçler vehmeder olmuşlardır. Çağdaş isrâiliyyât, “yazılı âyetler” dışındaki üç âyeti de tahrife yönelmiştir.
1) İnsanın tahrifi: Allah’ın âyetlerinden bir âyet olan insan, hem fiziğiyle hem metafiziğiyle tahrip edilmekte, kitlesel imha silâhlarıyla bedeni tehdit altındayken, kitle iletişim araçlarıyla da duygu ve düşüncesi tahrip ile karşı karşıya kalmaktadır.
2) Olayların tahrifi: Yine, Allah’ın âyetlerinden bir âyet olan “âyât-ı hâdisât” da yahûdi kartellerin elinde tuttuğu uluslararası medya tarafından tahrif edilerek insanların haber alma emniyeti katledilmektedir. Olaylar, olduğu gibi değil; haberi aktaranların istediği gibi, tahrife uğrayarak insanlara sunulmaktadır.
3) Tabiatın tahrifi: Allah’ın âyetlerinden dördüncüsü olan “âyât-ı kâinât”, yani tabiat, teknoloji adlı canavarın tahrifine uğramakta, ekolojik ve biyolojik denge tahrip olmaktadır. Allah’ın kevnî âyeti olan tabiatın tahribine yol açan bu “teknolojik tahrif”i de, insanlığın istikbalini tehdit eden bir tahrif çeşidi olarak görmek yerinde olacaktır.
Türkiye gibi pozitivist eğitimin tutmadığı, bunun sonucunda da genç kitlelerde büyük bir inanç boşluğu meydana gelen taklitçi ülkelerde şimdilerin en moda isrâiliyyâtı, yıldız falcılığı, astroloji ve burç falcılığı, medyumluk gibi sapkınlıklardır. Bir asra yakın zamandır dinî olan her şeyi yok etmek için insafsızca savaşan resmî ideoloji, dinin yerine koyacak bir şey bulamayınca, ortalığı bu sahte dinler, nazar boncuğu, uğur totemleri vs. gibi sosyete putları kapladı. Bu sahte dinlerin peygamberleri de medyum, astrolog, nümerolog, müneccim adı altında ortaya çıkan kimselerdi. [1]