İşte bu tevhid, “lâ ilâhe illallah” sözünün anlamını ifade eder.
“İşte bu tevhid, la ilâhe illallah sözünün anlamını ifade eder.” ifadeleri şu demektir: Peygamber sallallahü aleyhi vesellem’in kendisine davet ettiği tevhid “la ilâhe illallah” lafzının anlamının ihtiva ettiği tevhiddir. Yani Allah’tan başka, ibadet olunmayı gerçekte hak eden, hiçbir ilah (ibadet edilen) yoktur. Onlar bunun yüce Allah’tan başka hak mabud olmadığı anlamına geldiğini, bunun Allah’tan başka yaratıcı, rızık verici, tedbir edici yahut Allah’tan başka yoktan var etmeye güç yetiren -çoğu kelamcıların dediği gibi- anlamında olmadığını biliyorlardı. Çünkü bu anlamını zaten müşrikler de inkâr ve reddetmiyorlardı. Onlar “lâ ilâhe illallah”ın manasını reddediyorlardı. Yani Allah’tan başka, ibadet olunmayı gerçekte hak eden, hiçbir ilah (ibadet edilen) yoktur, gerçeğini kabul etmiyorlardı. Nitekim yüce Allah onlardan şöylece söz etmektedir:
”Acaba o bunca ilâhlar tek bir ilâh mı yaptı? Muhakkak bu çok şaşılacak br şeydir. Onlardan ele başları: Yürüyün ve ilâhlarınıza (ibadette) direnin. Şüphesiz ki bu istenen bir şeydir, diyerek kalkıp gittiler. Biz bunu öbür dinde işitmedik, bu ancak bir uydurmadır.” (Sad, 38/5-6)
Çünkü onlara göre ilâh ister kral, ister peygamber, ister veli, ister bir ağaç, ister bir kabir ya da bir cin olsun, bu maksatlar için kendisine yönelinilen kimsedir. Onlar “ilah” ile Allah’ın yaratıcı, rızık veren ve müdebbir (işleri çekip çeviren) olduğunu kastetmiyorlardı. Onlar -önceden de açıkladığımız gibi- bunların yalnızca Allah tarafından gerçekleştirildiğini biliyorlardı. Onlar ilâh ile günümüzdeki müşriklerin “seyyid: efendi” lafzı ile kastettiklerini kastediyorlardı. Peygamber sallallahü aleyhi vesellem onlara gelip, tevhid kelimesi olan “lâ ilâhe illallah”a davet etti.
Müellif müşriklerin “la ilâhe illallah” sözleri ile Allah’tan başka bir yaratıcı ve işleri çekip çeviren yoktur, demek istenmediğini bildiklerini söylemektedir. Çünkü onlar bunun bir gerçek olduğunu biliyorlardı. Onlar bu sözün ancak “Allah’tan başka, ibadet olunmayı gerçekte hak eden, hiçbir ilah (İbadet edilen) yoktur” anlamını kabul etmiyorlardı. İşte müellifin döne dolaşa anlattığı budur. Onun bunu tekrar tekrar dile getirmesi bu gerçeği pekiştirmek ve “bizler meleklere yahutta onlardan başkalarına ancak bizleri Allah’a yakınlaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. Yoksa bizler onların yarattıklarına ya da rızık verdiklerine inanıyor değiliz” diyenlerin kanaatlerini reddetmek için tekrarlamaktadır.