“Boyun eğme”, “uyma”, “dinleme”, “alınan emre göre hareket etme” anlamlarına gelen itaat, zıddı olan “isyan” veya muhalefet”le birlikte, insanların fıtratında bulunan ve birbirlerine aykırı, fakat aynı derecede lüzumlu olan özelliklerdendir. İnsanlar sahip oldukları bu özellikleri sayesinde bir otoriteye bağlanıp beraberce hareket ederler. Öyleyse, itaat kime gerekir ya da kimlere itaat edilmelidir?
İtaate kim layıksa öncelikle ona itaat etmek, kime boyun eğmek gerekiyorsa ona boyun eğmek ve kimin emrini yerine getirmek lüzumluysa onun emrini yerine getirmek icab etmektedir. Buna göre, kendisine itaat edilmesi gereken en büyük otorite, şüphesiz ki âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)tır. O’na itaat, her itaatten önce geler. O’nun buyruğu tüm buyruklardan üstündür. Kendisinden başkasına itaat, ancak O’nun izniyle ve müsade ettiği ölçülerde geçerlidir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onu Allah’a ve Rasul’üne götürün. Bu, hem daha hayırlı ve hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa: 4/59) [1]