Yiyecekleri/Rızkı Veren Allah'tır                               

 

“Muhakkak ki Allah Rezzâk’tır (çok ve devamlı rızık verendir). O, metin kuvvet sahibi olan Allah’tır.” (51/Zâriyât, 58) Bu âyette ‘rezzâk’ kelimesinin belirli (mârife) olarak kullanılması, bu sıfatın yalnızca Allah’a ait olduğunu gösterir.

Yeryüzünde bulunan bütün canlıların rızkını veren, onların bu rızıklara ulaşma yollarını kolaylaştıran, rızıklarını elde etme sebeplerini yaratan Allah’tır. “Yeryüzünde bulunan bütün canlıların rızıkları ancak Allah’a aittir.” (11/Hûd, 6) “Nice yaratılmış vardır ki rızkını kendisi taşımıyor. Ona da size de rızkı Allah veriyor.” (29/Ankebût, 60)

Canlıların yaşamasını temin eden rızıklar yiyecek ve içeceklerdir. Bunlar, yine Allah’ın yarattığı bitkilerden ve hayvanlardan elde edilir. İnsanların ve cinlerin ruhlarını ve kalplerini  doyuracak  şey  manevî  gıdalardır.   Bu   da  imandır  veya   mârifetullah’tır   (Allah’ı hakkıyla tanımadır). İbadet, kulların hakkını gözetme ve güzel ahlâk da bunları tamamlar. Bunlar da bir çeşit rızıktır. Böyle bir rızkı insanlara nasip eden, veren de yüce Allah’tır.

Kul, Allah’ın Rezzak isminden üç şekilde nasib alabilir:

a-  Helâl olan yiyecekleri sebeplere yapışarak Allah’tan istemekle,

b- Sebeplere yapıştıktan sonra Allah’ın taksimine râzı olmak, kanaat etmek ve şükürde  bulunmakla,

c- Allah’ın kendisine verdiği rızıktan yine O’nun yolunda harcamakla. (2/Bakara, 3; 25/Furkan, 67)

Kur’an, ‘rızık’ kavramını genel bir çerçevede kullanıyor. Bununla rızkın geniş alanına işaret ediyor. “Onlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden infak ederler.” (2/Bakara, 3; 28/Kasas, 54) âyetinde işaret edildiği gibi müttakîler, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği her şeyi O’nun uğrunda harcarlar. Kişinin gıda olarak yiyip içeceği çok sınırlıdır. Ne kadar zengin olursa olsun tadacağı yiyecek ve içecek bellidir. Müttakî olanlar, kendilerine verilen bu rızkın fazlasını Allah (c.c.) yolunda harcarlar.

Yarattığı varlıkların rızkını üzerine alan Rabbimiz, rızkını dilediği kimseler hakkında genişletir veya daraltır (39/Zümer, 52; 34/Sebe’, 39). Şüphesiz ki rızık verme olayı,  Rabbimiz'in hesabı iledir. Biz insan olarak rızık dağıtımındaki sırrı bilemeyiz.  Bu,  Rabbimiz'in işlerinden bir hikmettir deriz. Şu âyet bu konuda bize bir ipucu vermektedir: “Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi, yeryüzünde taşkınlık ederlerdi. Ama O, dilediği bir ölçüye göre indirir. Gerçekten O, kullarını pek iyi bilen, her şeyi görendir.” (42/Şûrâ, 27) Herkes kendine takdir edilen rızkı yer. Hiç kimse de kendisi için takdir edilen rızkı yemeden ölmez. Allah’ın katında bütün canlıların ne kadar rızıklanacakları bellidir. Çeşitli sebeplere bağlı olarak canlılar bu takdir edilen rızıklarına ulaşırlar.

İnsan, gerek meşrû gerekse gayri meşrû yollarla mal sahibi olabilir, kendince yüksek makamlara çıkabilir. Sonunda hesabını kendi verecektir. Ancak dünyadan yiyecek ve içecek olarak, ilim ve ni’met olarak faydalanacağı şeyler  bellidir. Kişinin midesinin belli bir kapasitesi vardır. Onu ne kadar aşabilir ki? İnsan, hayatını devam ettirebilmek için bir takım maddelere muhtaçtır. Kişi onları şöyle veya böyle, az veya çok  elde eder, rızıklanır ve sonunda ömrünü tamamlar. İnsana düşen helâlından rızık aramak, rızkı verene şükretmek ve kendisine rızık olarak verilenlerden Allah (c.c.)  yolunda harcamaktır. Bunları hakkıyla yapan insan; Âhirette sonsuz olarak rızıklanmayı hak eder. (8)