Hadis-i Şeriflerde Yeme İçme

                 

“Âdem oğlu, midesinden/karnından daha şerli/fena bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter. Yok, birkaç lokma ile yetinmeyecekse (nefsinin galebesiyle) ille de midesini dolduracaksa hiç olmazsa onu üçe ayırsın:   (karnının) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğine/suya, üçte birini de nefesine (ayırsın, üçte birden fazlasına yemek koymasın).” (Tirmizî, Zühd 47 –2381-; İbn Mâce, Et’ıme 50 –3349-; Kütüb-i Sitte, 11/131; Riyâzu’s Sâlihîn, Açlığın Fazileti Bâbı, hadis no: 26)  

“Mal, yeşil (taze) ve tatlıdır. El açıklığıyla (cömertlik ve ikramla) onu ele geçirenin malına bereket verilir. İnsanlara zulmetmek için kazananın malı ise bereketlenmez. Onun durumu, yiyip doymayan kimse gibidir. Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır.” (Buhâri; Askalani, S. Buhâri Şerhi, c. 3, s. 335)

“Ey Ebû Zer! Yemeği ve konuşmayı azalt ki, cennette benimle beraber olasın.” (Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 4238; Keşfu’l Hafâ, h. no: 3278)

“Benden sonra, ümmetim için üç hususta korkuyorum. Bunlar, sapık arzular, bilgiden sonra gaflet, çok yemek ve şehvetlere tutulmaktır.” (Câmiu’s Sağîr, 1/13)

“Muhakkak helâl belli, haram da bellidir. Lâkin aralarında helâle de harama da benzer şüpheli şeyler vardır ki, onları insanların çoğu bilmez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse; dinini, insanî kıymetini korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan bir kimse, harama düşme tehlikesindedir. O, tıpkı sınır kenarında hayvan otlatan ve nerede ise yasak yerde otlatacak bir çoban gibidir. Bilin ki, her hükümdarın hudûdu vardır; Allah’ın sınırları ise haramlardır.” (Buhâri, İman 45; Müslim, Müsâkat 107; Nesâi, Büyû 4431; Tirmizî, Büyû 1219; Ebû Dâvud, Büyû 3329-3330; İbn Mâce, Fiten 3984)

“Alkollü içkiler devâ değil; derttir.” (Câmiu’s Sağîr, 1/72)

“Allah sizin için haram kıldıklarında şifâ yaratmamıştır.” (Tâc, c. 3, s. 212)

“Yiyin, için, sadaka verin ve giyinin. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.” (Buhârî, Libas 1, 7/182; İbn Mâce, Libas 23, Hadis no: 3605, 2/1192;   Nesâi, Zekât 66; K. Sitte, 16/361)

Allah yolunda infak edilen nimet, uhrevî hayat için tam bir yatırımdır. Yenilip gidenin faydası az olacak ve eseri de kaybolup gidecektir. Allah yolunda dağıtılan ise, 16/Nahl suresi, 96. âyette belirtildiği gibi ebedî olacaktır. Bu konuda bir hadis-i şerif şöyledir: Hz. Âişe (r. anhâ) anlatıyor: “Ashâb, bir koyun kesmişti. Bu sırada bir dilenci geldi. Etten bir miktar verdiler. Derken başka gelenler oldu, onlara da verdiler. Geriye yine de et kaldı. Rasulullah (s.a.s.) sordu: “Koyundan geri ne kaldı?”  “Sadece omzu kaldı” dediler. Peygamberimiz ise: “Omuzu hâriç geri tarafı kaldı!” buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet 34 –2472-; K. Sitte, 11/141)