Bunun anlamı şudur: Bilgiyi ileten insan peygamberdir. Allah'dan aldığı vahyi insanlara iletmeye çalışırken kuşku içinde olan kimseleri ikna etmek amacıyla «Mucize» denen olağanüstü bir hadise sahneleyerek muhataplarını gaybî gerçeklere inanmaya çağırır. İşte bu haber doğrudur. Çünkü büyü, kehânet, istidrâc, ya da hipnotizma gibi herhangi bir olaya benzemeyen son derece dehşetli ve tabiat yasalarını bir an için yumuşatan bu hadise, insandaki yargı mekânizmasını altüst eder. İnsan ne kadar zeki, güçlü ve çevik olursa olsun; aynı zamanda ne kadar büyük imkanlara sahip bulunursa bulunsun, mucize karşısında özellikle üç noktada çaresiz kalır.
Bunlardan birincisi, mucizeyi boşa çıkaramamak, sonucuna engel olamamaktır; İkincisi, mucuzenin aynısını yapamamaktır; Üçüncüsü ise mucizenin batıl olduğunu, herhangi bir açıklama ile kanıtlayamamaktır. Peygamberler, bir türlü ikna olamayan insanlara işte bu müthiş olayları yaşatarak Allah (cc)'ın davetine onları inandırmaya çalışmışlardır. [1]
[1] Bk :a) Kitaplara iman: Kur ân-ı Kerim Mucizelerle Doludur. b) Paygamberlere iman: Mucize; Son Peygamber olarak Hz. Muhammed'in Kişiliği ve Misyonu. Ferit Aydın, İslam’da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 204-205.